Ahh Güzel Brüksel
Bu kez Leyla Ertorun'un cümlelerini dinleyelim: "Yağmurlu, çoğunlukla sisli de olsa, yıl sonu pek güzel olur bu şehirde"
Ne zordur bilemezsiniz. Saatlerce bazen günlerce kıvranırsınız. Zaten başlı başına zor olan 'paylaşmayı' yazıya dökmek. Kelimeleri özenle seçersiniz, cümleler düşük olsa da. Zirvelerde ya da görev gereği gittiğiniz yurtdışında onca koşturmaca arasında farklı bir boyuta geçip yeni şeyler kaleme almak ne zordur... İşte yine kıvranıyorum. Yazı sancılarım başladı yine. Üçüncü yılımıza girdik birlikteliğimizin, her hafta (eksi 4) sizlerle paylaşmaların... 'Ve gri ve ıslak ve soğuk ülke Belçika' dedik hep birlikte. 'Ağlayan şehir' diye adlandırdık Brüksel'i. Paylaşmalardayız üç yıldır; aralıksız. Bazen bir yazıyla karşılaşırsınız, söz biter... Her şey anlatılmıştır aslında. Size sadece okumak kalır... "Ah güzelim Brüksel, demiş birileri" diye başlıyor Leyla Ertorun böyle bir yazısına. İşte o paylaşımlardan biri Ertorun'dan... "Yağmurlu, çoğunlukla sisli de olsa, yıl sonu pek güzel olur bu şehirde. Belçika'nın başkenti olduğunu Türkiye'de hatta dünyanın herhangi köşesinde, sokaktaki adama sorsanız bilmez belki. Ama Avrupa'nın merkezinde önemli bir şehir olduğunu muhakkak bilir. Konya ovası büyüklüğünde bir ülkedir Belçika; Almanya, Hollanda, Fransa ve Lüksemburg tarafından çevrili. Bu ülkelerin dilleri de yani Almanca, Hollandaca ve Fransızca, Belçika'nın resmi dilleridir. Toplam 10 milyon civarında olan nüfusun yarıdan biraz fazlasını Flamanlar, yarıdan biraz azını da Frankofonlar oluşturmaktadır. Alman kökenli vatandaşlar ise 65 bin civarındadır ve bulundukları bölgede kendi dillerini konuşmaktadır, hatta Valon hükümetinde kontenjandan milletvekilleri vardır. Başkent Brüksel'in nüfusu en nihayet 1 milyona ulaştı. Son çeyrek asırdır dışarıdan gelen yabancı nüfusa rağmen Brüksel bir türlü bir milyona ulaşamıyordu. Bunun en büyük nedeni göç. Yaşam kalitesi daha iyi olduğu için şehrin sakinleri kenar semtlere, hatta Brüksel dışına yerleşmeyi tercih ediyorlardı. Paris, Londra gibi şehirlerin aksine, eskiyen şehir merkezini ve yakın semtleri geliri düşük insanlar ve yabancılar işgal ediyorlardı. Brüksel şehir olarak Flaman Bölgesi sınırları içinde olmakla beraber idari açıdan özerk bir bölgedir. Zaten Brüksel 'Başkent Bölgesi' diye tabir edilmektedir.
NÜFUSU GÜNDÜZ ARTIYOR Bu arada hatırlatmak gerekiyor ki Brüksel'in nüfusu gündüz 1 milyon 400 bini bulabiliyor. Çünkü hem başşehir hem de Avrupa Birliği'nin ve NATO'nun merkezi olarak bir taraftan kamu kurumlarını, diğer taraftan da ilişik sektörlerde faaliyet gösteren şirketleri de barındırmaktadır. Bu 400 bin faal insanların bir kısmını Brüksel'in hemen sınırları dışında, 20-30 km. uzaklıktaki villalarda yaşayan insanlar, diğer önemli bir kısmını da Flaman bölgesinden gelen kamu görevlileri oluşturmaktadır. Hem federal devlet kurumlarında hem de Brüksel bölgesinde iki dil zorunluluğu olduğu için Flamanlar bu işleri daha çabuk koparabilmekteler. Çünkü orta eğitim düzeyindeki bir Flaman Fransızcayı da konuşabiliyorken ne yazık ki birçok Frankofon Flamancayı yeterince konuşamamaktadır. İki dil zorunluluğu yüzünden, yabancı kökenliler Belçika vatandaşı bile olsalar, kamu sektöründe hayaletlerden daha azdırlar. Genel olarak bu kesimin gelir düzeyi 1000-1500 euro civarındadır. İşsiz, malul ya da emekli olanlar ise genellikle 1000 euro civarında hatta daha az gelirle yetinmek zorundadır. Bu miktarlar, Türk lirasına çevrildiğinde birçok kişinin iştahını kabartabilir. Ama 500 eurodan aşağı ev bulunmayan, sandviçin en aşağı 3, bir şişe su ya da bir kahvenin 2-3 euro, en demokratik fiyatların uygulandığı söylenen otobüs biletinin bile bir buçuk euro olduğu bir ortamda yorganınız ayağınızı kapatır mı bilmiyorum..."
|