kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Savas Ay @ SABAH
Tel:
0212 354 40 22
Fax:
0212 274 83 81
 
Tepeden tırnağa insan işte!..
Fatoş ve Yılmaz Güney
KIYMIK

Fatoş ve Yılmaz Güney

Günaydın ekimizde harika bir söyleşi var bugün. Şirin Sever kardeşim
Fatoş Güney' le söyleşi yapmış ve çok da iyi etmiş. Çekilen Fatoş Hanım fotoğraflarını görünce eski bir anı canlandı gözümde. Dinleyin, seveceksiniz eminim.
1979 yılıydı. Bir süre Vatan gazetesinde birlikte çalıştığımız gazetecişairyazar Nihat Behram aradı. "Sana bir sürprizim var. Çok önemli ve sürpriz bir yere götüreceğim seni. Ama fotoğraf makinelerini al yanına mutlaka" dedi.

Nasıl
yani?..
Sonra buluştuk, Kabataş'tan vapura bindik ve Üsküdar'a geçtik. Bir taksiye atladık ve Zeynep Kamil yokuşuna doğru yol almaya başladık. Nihat Abi çatlattı, söylemedi son ana kadar. Sonra çocukluk yıllarımdan zaten her metrekaresine aşina olduğum bir mahalleyi, Sokullu tarafını tarifledi şoföre. Geldik ve Toptaşı Cezaevi'nin önünde durduk. 'İçeri gireceğiz' dedi. Şaşırdım. Boynumda fotoğraf makinelerimle elimi kolumu sallayıp nasıl girecektim ki? Meğer daha önceden izinler alınmış.

Müdür
odası
Bir süre oralarda kayıt kuyut işleri yaptırıp ardından yukarılara bir yere çıktık. Kapısında müdür yazan yere girince heyecandan bayılacağımı hissettim. Çünkü karşımda ezeli bezeli hayranı olduğum Yılmaz Güney duruyordu. Kalktı, yüzüne o çok bilindik gülüşünü oturtup sıcacık bir sesle "Merhaba kardeş" dedi. Sarıldı öptü yanaklarımı. Neden sonra kendimi toparladım ve yanında duran o dünyanın en güzel gözlü kadınını ancak o an fark edebildim. Fatoş Güney'di o kadın. Uzun süredir içeride yatmakta olan eşini ziyarete gelmişti.

Sızmayacak
tamam mı?
Sonra biraz hoş beş ve haydi başlayalım çağrısı. Hâlâ neye başlayacağımızı bilmesem de tahmin yürütüyordum. Herhalde bir röportaj ayarlamıştı bana Nihat Abi. Süper bir şey olacaktı bu. Gazeteye gidecek ve işte tam sayfalık işim diye hava atacaktım. Meğerse öyle değilmiş. Yılmaz Güney adına bir takvim ve poster serisi hazırlanacakmış. Bilahare çektiğim o bin dolu fotoğraflardan tek karesi bile sızmayacakmış gazetelere.

Art
arda gelen
Ben çok bozulduğum halde Yılmaz Güney büyüsüyle gık etmedim. Sonra baktım minicik bir de oğlan çocuğu dolaşmaya başladı ayak altlarımızda. O küçük Yılmaz'mış meğer. Yanı başında da Güney'in ilk eşinden olma kızı Elif bitiverdi. Diğer mahkın sanatçıya olan saygısı, sevgisi görülmeye değerdi gerçekten de.
Sonra fotoğraflama seansı başladı. Kapıların önünde, demir parmaklıkların, görüş yerlerinin, mazgalların yanı başında, mutfakta, avluda voltada, tekli, ikili, ailece kareler art arda geldi.

Vakit
tamam!..
Akşama doğru tüm çekimler bitmiş veda vakti gelmişti artık. Yine sarıldık, öpüştük, ayrıldık. Yeniden taksi tutup bindiğimizde Nihat Abi elini açıp "ver bakalım filmleri" dedi. Çaresiz verdim. Aradan 23 gün geçti telefon açtı. Sesi gürlüyordu;
Sen ne yaptım be oğlum. Yıktın bizi be!..
Afalladım konuşamadım. Gürleme devam etti:
Çektiğin filmler renkliymiş. Biz onları siyah beyaz banyosuna attık, kapkara bir şey çıktı .
O an dünya başıma yıkıldı. O sırada gazetede tasarruf olsun diye sarma film alır, boş siyahbeyaz kasetlerine sarardık karanlık odada. Laboratuardaki adam kasetlere bakıp siyahbeyaz sanarak yıkamıştı renkli filmleri ve hazin sonuç malum. Korka korka konuştum:
Abi kızmazsan bir şey söyleyeceğim. Ben bir iki kaset fazladan çekmiş sana vermemiştim. Hatıra diye saklamıştım kendime.

Hey gidi günler
Sevgili okurlar, hâlâ bile Yılmaz Güney kitaplarının arkasında, ona ait anıların anlatıldığı yayınlarda demir parmaklıklar arkasından siyahbeyaz gülümseyen bir Yılmaz Güney ya da sevgili eşiyle cezaevinde göründüğü kareler görürseniz hatırlayın, onlar o gün Nihat Abi'den tırtıkladığım fotoğraflardır.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Ben neymişim be abi!..   / 31-03-2005
 Nasıl anlatayım abi gurur diye bir şey var!..   / 30-03-2005
 Seks mağazası görüp afallayan kaçak Türkler'den Afrika'nın kara bahtlılarına..   / 29-03-2005
 Mehmet Ali Ağca belgeselinin memlekete katkısı ne olacakmış?..   / 28-03-2005
 Pırıltılı beyin ve altın emek sahibi mühendisler üvey evlat mı?   / 27-03-2005
 Okuduğunu anlamayan bir polis nasıl cinayet çözer?..   / 26-03-2005
 Her bir yerden öğrenci feryadı yükseliyor   / 25-03-2005
 Yemeklerden sonra acuk radyasyon almaz mıydınız?   / 24-03-2005
 Bir polis memuru başbakana açık mektup yazdı..   / 23-03-2005
 Bir de benden dinleyin Sayın Bakan Akşit!..   / 22-03-2005
MEHMET BARLAS
Sezer ve Erdoğan'a "Nisan Balığı" denemeleri
Bugün 1...
MAHMUT ÖVÜR
İstanbul'a 'China Town' kuruluyor
Tekstilden elektronik...
ÖMER LÜTFİ METE
Karşı-milliyetçilik nöbeti
Bayrak yakma girişimine...
REFİK DURBAŞ
Üniversite mezunlarının sorunları
SABAH Posta...
SAVAŞ AY
Tepeden tırnağa insan işte!..
"Tuğba diye bir kız."...
HINCAL ULUÇ
Özlenen ve beklenen opera zaferi..
Yekta...
EMRE AKÖZ
'En öldürücü silah'
Salı gecesi NTV'de BBC...
Ulusoy'a Talimat
Ulusoy'a Talimat
Çakıcı'nın, şoförü aracılığı ile Ulusoy'a gönderdiği pusulada...
İnanmasak bırakırdık
İnanmasak bırakırdık
Galatasaray'ın yeni golcüsü Hasan Kabze, SABAH'a iddialı açıklamalar...
TCK iki ay ertelendi
Yeni ceza yasasının ertelenmesi kararı önceki gece Dışişleri...
Jakoben değilim
Başbakan Erdoğan, 9. Cumhurbaşkanı Demirel’in yazarımız Yavuz Donat’a...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu