| |
|
|
Sahte rakının da sahtesi olur mu demeyin..
Bir dönemde mizah konusu olmuştu. Bizim toplumsal kötümserliğimizin rakıdan kaynaklandığı muhabbeti sürüp giderdi. Rakı içtikten sonra "Ne olacak bu Türkiye'nin hali" diye dertleşen sarhoşlar motifi daha da geliştirilir ve rakı içen Almanlar'ın da "Ne olacak bu Almanya'nın hali" diye yakındıkları anlatılırdı. Bu "Sahte Rakı"dan sonra durum daha da ciddileşti. Şarkıdaki gibi "Kadehinde zehir olsa ben içerim bana getir" misali sahnelere rastlanmaya başladı. Geçenlerde beni rahatlatan bir haber verdiler. Bizim Beykoz'da da bir sahte rakı imalathanesi, yüzlerce şişelik stokuyla polis tarafından basılmış. Ele geçen rakılar tahlile gönderilmiş. Bu sahte rakılarda ne etil, ne de metil alkol varmış. Sade suya anason katıp, piyasaya sürüyormuş sahteciler. Düşünün.. Bu rakıdan sabahlara kadar içiyorsunuz ve sarhoş olmuyorsunuz. Kurusıkı mermiyle avlanmak gibi bir durum yani. Acaba bu adamlar "Kalite" yerine "Sürüm"ü ön planda tutan ekonomik modeli mi benimsediler alkolsüz rakıyı üretirken? Hani adam Yeni Cami'nin yanında muhallebici dükkânı açmış. Su muhallebisi satarmış dükkanda. Muhallebiye su katar süt katmazmış. Bir yiyen bir daha yemezmiş. Adam zengin olmuş. Yani işlek yerde dükkan açıp, talebi fazla olan malı satacaksınız. Kalitesi kötü olsa ve bir alan bir daha almasa bile zengin olabilirsiniz. Acaba bu sahte rakıyı satın alıp müşterilerine sunan meyhane sahipleri, şişelerce içmelerine rağmen hiç sarhoş olmayan ayyaşlara ne diyorlardı? Helal olsun sana.. Senin içtiğin kadarını başkası içse ayakta duramazdı.. Bu rakı şişede durduğu gibi durmaz ama sen farklısın. Acaba alkolsüz rakıdan içip hiç kafa bulamayanlar ne düşünüyorlardı? Abi unutmak için içiyorum. Ama unutmak bir yana zihnim açılmaya başladı, her şeyi daha iyi hatırlıyorum. Bu meyhanede içe içe böbrek taşımı düşürdüm ama hiç sarhoş olamadım yahu.. Anlamadım gitti bu işi.. Sahte olmasına rağmen bu alkolsüz rakı yine de "Gerçek Sahte Rakı"ya tercih edilebilir bana göre. Rakının sahte olmadığını kanıtlamak için, açtıkları şişeden müşteriye sunmadan önce içen meyhane personelinin durumu çok üzüyordu beni. Böyle bir mantar hikâyesi vardır ya. Kontes, köylülerin ormanda yeni bulduğu bir mantarı, akşam yemek davetinde misafirlerine ikram etmiş. Ama daha önce o mantarlı yemekten köpeğine yedirmiş. Ahçıya da "Köpeğe bir şey olursa bana hemen haber ver" demiş. Bir kenara da içi müshil dolu şarap şişeleri koymuş. Tam yemeğin ortasında ahçı gelmiş, kontesin kulağına eğilip "Köpek öldü" demiş. Kontes hemen misafirlerin kadehlerine müshilli şarapları doldurup içirtmiş. Sonra mutfağa koşup, "Köpek nerede" diye sormuş. Ahçı da gayet üzgün "Köpeği otomobil ezdi" diye cevap vermiş. Alkolsüz sahte rakıyı sevdim açıkçası.
|