|
|
İstanbul'un konut ihtiyacı var mı?
Bu soruyu kime sorarsanız sorun cevap aynı; 'Elbette var!'... Bu cevabın ciddi verilere dayandığını hiç sanmıyorum. Eski 'zihniyet'le yaratılmış bir 'konut ihtiyacı' olgusu hepimizin bilincine yerleşmiş durumda. Oysa görünen gerçek çok farklı. Altyapısı yetersiz, trafiği kilitlenmiş, yeşil alanlar, yok edilmiş bir şehir İstanbul. Bu şehrin artık göçü tetikleyen 'yeni konutları' kaldırmaya tahammülü yok. Popülist yaklaşımları içselleştiren yöneticilerin başvurduğu basit bir yöntem var. O da şu; 'Her yıl İstanbul 300 bin göç alıyor. Öyleyse konut yapalım. Sadece o da değil, derslik yapalım, sağlık hizmeti de üretelim.' Bu zihniyet dün gecekondulara altyapı götürdüğü gibi, bugün 'toplu konutlar'a prim veriyor. Sonra da göçü durdurmak için akla hayale gelmeyen, 'vize' gibi yöntemler öneriliyor. Eğer göçün durdurulmasını istiyorsanız, önce konut yapımını durdurun. İstanbul ancak böyle kurtulur. Böyle rahat inşaat ruhsatı verilen bir kentin çağdaş dünyada olduğunu sanmıyorum. Devlet İstatistik Enstitüsü'nün 2000 verilerine göre, İstanbul'da bina sayısı 870 bin civarında. Konut sayısı ise yaklaşık 3 milyon 400 bin. Bu rakamların ne kadar doğru olduğu tartışmalı. Çünkü, işin uzmanları bina sayısının 2 milyona yakın olduğunu söylüyor. Rakamlar bir yana, gözle görülen gerçekler de var. İstanbul'un dört bir yanında 'toplu konutlar' üretiliyor. Halkalı, İkitelli, Beylikdüzü, Kıraç bölgeleri devasa konutlara sahip. Anadolu yakasında yeni yapılaşmanın çığ gibi büyüdüğü bir Kurtköy gerçeği var. Buradaki rakamlar çarpıcı. 50 bin konut üretilmiş durumda. Pendik Belediye Başkanı Erol Kaya inşaatı devam edenler bir yana bitenlerin yüzde 30'unun boş olduğunu söylüyor. Ayrıca Avrupa yakasında Büyükçekmece'den Tekirdağ il sınırına kadar korkunç bir yazlık ev stoku var. Yılın 8 ayı neredeyse boş tutuluyor. Hiçbir ekonomik değer de taşımıyor. Bunların yanında özellikle TOKİ'nin son bir yıl içinde İstanbul'u boğan inanılmaz konut atağı var. Sadece Kadıköy Ataşehir ve Ataköy'de yaklaşık 30 bin konut yapımına izin verildi. Şehir içlerindeki yüzlerce yeşil alan satıldı. Bu alanlara yüksek katlı konutlar için izin verildi. İstanbul'un dört bir yanı 'uydu kentler'le donatıldı. Bu işler yapılırken tek ölçü var; devlete para kazandırmak. TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar'a 'İstanbul betonlaşıyor, bunu neden yapıyorsunuz?' dediğimde cevabı aynen şöyleydi: "Devletin paraya ihtiyacı var." İstanbul böyle bir anlayış sonucu buralara geldi. Daha 50'li yıllarda 'taşı toprağı altın' diye talan edilen bu şehir şimdi 'devlete para kazandırmak' uğruna betonlaştırılıyor. Artık buna bir 'son nokta' konulmalı. Kuşkusuz, İstanbul'un birçok şeye ihtiyacı var; ama öncelikle planlamaya sonra da 'depreme dayanıklı, yaşanabilir' konuta ihtiyacı var. Yapılacak konutlar öncelikle 'mevcut deprem riski taşıyan binalara' bir çözüm için üretilmeli, aksi göçü teşvik etmekten başka işe yaramaz. Bugün Paris'te, Londra'da Moskova'da konut yapmak kolay mı? Eğer İstanbul bir dünya şehri olacaksa ve o şehirlerle yarışacaksa İstanbul'da da kolay olmamalı.
|