| |
2005 ilkbahar-yaz aşkları
Soğuk hafiften kıçı titretiyor ama bahar geldi galiba. İşin yoksa şimdi karşı cinse değişik bazı hisler duymaya başla, sağı solu daha bi'dikkatli kes, kendine ait olmayan cümleler kurup şanslı bir eşleşme yakala falan. Zor geliyor. Bi'yandan canım istiyor ama öte yandan "kurtarmaz" diye el frenine asılıyorum. Bu işlerin nasıl olduğunu unuttum galiba. Hani doğada gariban yavru bir ayı bulurlar ve ona bakmaya başlarlar ve o yavru ayı bir daha doğada kendine bakamaz ya. Galiba o durumdayım. Ava çıkmayı unuttum. Ava çıkmaya korkuyorum ve bu durumu belki de üşengeçlik olarak tanımlıyorum. Bu beceriksiz ve korkak durumun yarattığı baskı hırpalayacak gibi. Benden hoşlanan kadınlara davrandığım gibi hoşlandığım kadınlara davranabilsem sırtım yere gelmez ama dediğim gibi bu yavru ayı -ufal da cebime gir- sürekli kış uykusu modunda. Sızlanmayı bir kenara bırakarak nihai çözüm için çalışmalara geçen akşam başladım. Üst üste iki aşk filmi izledim. Hangileri olduğu çok önemli değil, önemli olan aşk filmlerinde olan gerçek hayatta olmuyor. Zaten içimi baydılar. Sadece ikinci filmde sürekli yellenen yaşlı adam sahneleri hoşuma gitti. İç ses- acınacak durumdayım değil mi? Dediğim gibi gerçek hayat ayrı, film ayrı. Aşk filmlerinde başrol erkeği hiçbir zaman üst üste beş defa reddedilmiyor mesela. Sana başrolü kim verdi diye sorabilirsiniz. Ben de herkes kendi filminin başrol oyuncusudur derim. Çok talepkar da değilim. Hani savaşa gidip beş yıl sonra dönüp manitayla tren istasyonunda kavuşma sahnelerim yok. Daha ziyade evde pinekleme suretiyle gelişen pizzayoğun bir film veya hatta bir sitcom olmasını istiyorum. Bir sürü mekan, bir sürü karakter masraf açar şu dargelirliye. "Bir de ilişkimiz nereye gidiyor" sorusuna hala hazır değilim. Benim ilişkilerim bir yere gitmez zaten. Kaldırım taşı gibidir, bir anıt gibidir. Olduğu yerde durur. Ve aslında bu iyi bi'şeydir. Ne olacaktı yani? Bir ilişki nereye gidebilir ki? Nesli tükenmek üzere olan Bengal kaplanlarını kurtarmaya gitmeyeceğiz herhalde. Eni sonu "maç var başlatma dizine" değil midir bir ilişki. Bebek konuşması yapan kadına hiç hazır değilim. "Şevgilim şeni çok öjşledim!" Bu akımı kim keşfetti ve neden itibar gördü bilmiyorum ama yüzüme kezzap atın daha az acı çekerim gibime geliyor. Gördüğünüz üzere 2005 ilkbahar-yaz aşklarını inançla, önyargısız ve büyük bir hevesle karşılıyorum. Tabii 2005 ilkbahar-yaz aşklarının umurunda mıyım pek bilmiyorum. Ama önümüzdeki günlerin sıcak gelişmelere gebe olduğu kesin. Başarısızlık hikâyelerimi sansürleyip, eğer olursa, başarı hikayelerimi aktarmayı bir borç bilirim.
|