|
|
|
|
|
|
Yılmaz Yüce Divan'da
Yüce Divan'da yargılanan eski Başbakan Mesut Yılmaz, Emniyet Genel Müdürlüğü'nün elinde Türkbank ihalesini etkilemeye yönelik istihbarat notunun 20 Mayıs 1998 tarihinden beri bulunduğunu belirterek, bu notun, dönemin İstanbul Valisi ve İçişleri Bakanı'ndan saklandığını, kendisine de ulaştırılmadığını söyledi.
Mesut Yılmaz ve eski Devlet Bakanı Güneş Taner'in yargılandığı davanın öğleden sonraki oturumunda, tanık olarak dinlenilen İbrahim Oktay, Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğü'nde çalıştığını söyledi.
Emniyet Genel Müdürlüğü'nden Başbakanlık'a iletildiği ifade edilen istihbarat notu konusunda bilgisi olmadığını belirten Oktay, ''Aldığım iddia edilen zarf, her gün gelen zarflardan biridir. O zarfın, o zarf olduğunu bilmiyordum. Özelikle o zarfı aldığımı anımsamıyorum'' dedi.
Mesut Yılmaz'ın başbakanlığı döneminde Özel Kalem Müdürlüğü'nü yapan Sema Erdem de duruşmada tanık olarak dinlenildi. Yüce Divan Başkanı Mustafa Bumin'in ''Bu konularla ilgili daha önce yargılandınız mı?'' sorusuna Erdem, ''Hayır, hayatımda ilk defa mahkemeye çıkıyorum'' yanıtını verdi.
Bahsedilen konuları medyadan öğrendiğini ve Korkmaz Yiğit'i tanımadığını belirten Erdem, Emniyet Genel Müdürlüğü'nden gelen istihbarat notunun kaybolduğunu gazeteden öğrendiğini söyledi.
Başbakanlığa gelen evrakın ne şekilde Başbakan'a iletileceği konusunda bilgi veren Erdem, emniyetten gelen bilgi notunun kaybolduğunu gazeteden öğrendikten sonra bir kısım evrakın gittiği Kozmik Ofisi aradığını ve onların bilgisinin olmadığını öğrendiğini anlattı. Bunun üzerine evrakın geldiği Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Emin Arslan'ın aradığını, böyle bir evrakın kendilerine ulaşmadığını, neden telefon ederek kendilerine iletmediğini sorduğunu ifade eden Erdem, Arslan'ın da kendisinden özür dilediğini söyledi.
Erdem, araştırmaları sonucunda evrakın Başbakanlık Gelen Evrak'a bırakıldığını öğrendiğini söyledi. Sanık Mesut Yılmaz'ın avukatı Uğur Alacakaptan'ın bir sorusunu yanıtlarken Erdem, soruşturma komisyonuna çağırıldığı tarihten 10-15 gün sonra kendisini komisyonun danışmanı avukatlarından birisinin aradığını ve Komisyon Başkanı'nın görüşme talebi olduğunu gayri resmi bir şekilde kendisine ilettiğini ifade ederek, şöyle konuştu:
''Komisyon Başkanı'nın benimle hangi konuyla ilgili görüşmek istediğini sordum. Konuyla ilgili olduğunu söylediler. Bunun üzerine Komisyon Başkanı'yla baş başa görüştük. Komisyon Başkanı bana 'Sayın Yılmaz ile uzun yıllar çalıştınız. Komisyonda söylemeyi unuttuğunuz ya da söyleyemediğiniz şeyler olabilir. Paylaşmak ister misiniz? Elinizde ajanda, notlar var mı' diye sordu. Ben de 2001 yılında ayrılırken arşivi tasnif ettiğimi ve Başbakan'a teslim ettiğimi, komisyonlarda söylediklerime ekleyecek bir sözümün olmadığını ifade ettim. Ayrıca bu borgu şeklini de yadırgadığımı söyledim.'' Erdem, bir başka soruyu yanıtlarken de Mesut Yılmaz'ın sabah 09.00 akşam 18.00 saatleri arasında başbakanlık resmi bina, yeni bina, parti genel merkezi ve TBMM'deki makam odasında çalıştığını, saat 18.00'den sonraki görüşmelerini de Başbakanlık Resmi Konutu'nda yaptığını anlattı. Sema Erdem, görevi süresince özel kalemde bilgisi dahilinde kaybolan evrak bulunmadığını söyledi.
YILMAZ SÖZ ALDI
Sanık Mesut Yılmaz, Yüce Divan Başkanı Bumin'den söz alarak bazı açıklamalarda bulunmak istediğini söyledi. ''Çağrılan tanıklardan savcılığın emniyet notuna önem atfettiği anlaşılıyor'' diyen Yılmaz, bir başbakanın istihbarat notlarıyla nasıl bir çalışma düzeni olduğunu ifade etmek istediğini söyledi. Bir Başbakan'a üç kaynaktan istihbarat notu geldiğini belirten Yılmaz, şöyle devam etti:
''Bunlardan birincisi Genelkurmay Başkanlığı'dır. Buradan gelen bilgi notları hiçbir zaman özel kalemden geçmez. Ya bizzat Genelkurmay Başkanı kendisi getirir ya da Genelkurmay'ın Başbakanlık'taki temsilcisi Başbakan'a bizzat getirir. İkincisi MİT Müsteşarlığı'dır. Buradan gelen bilgi notlarında üçlü uygulama söz konusudur. Acil ve önemli ise müsteşar şahsen Başbakan'a iletir. Daha az önemli ve acilse Başbanlık'taki MİT elemanı tarafından Başbakan'a sunulur. Olağan bir notsa özel kalem aracılığı ile Başbakan'a iletilir. Üçüncüsü ise emniyettir. Emniyetten gelen bilgi notlarının Başbakan'a iletilmesinde diğer iki kurum gibi yerleşmiş teamül söz konusu değildir. İlgili bakanın iletmesi doğru yoldur. Genelde bu yapılır. Dava konusundaki gibi güncel ve önemliyse konu bunu içişleri bakanı bizzat Başbakan'a arz eder. Bu kadar önemli olan, Türkbank ihalesiyle ilgili bir konuda istihbarat notu, bakanın bilgisi dışında Başbakan'a sunuldu. Bu, Türkiye'deki devlet anlayışı içinde mazur karşılanabilecek bir husus değildir.''
''Bilgi notunu, ihale bittikten 6 saat sonra iki polis tarafından özel kalemdeki bir memura tesliminin ne kadar uygun olduğunu takdirlerinize sunuyorum'' diyen Yılmaz, bu notun kendisine intikal etmediğini söyledi. Söz konusu notta mahkeme kararıyla yapılan kesin delil niteliğinde telefon dinlenmesine atıf olmadığını, muğlak ifadeler bulunduğunu kaydeden Yılmaz, o not kendisine ulaşsa da yapacağı işlemin bundan farklı olmayacağını ifade etti. Yılmaz, ''Not karşısında yapabileceğim başka tasarruf olamaz. nota dayanarak Hazine'den ihaleyi iptal etmesi için TMSF'ye yazı yazılmasını isteyemezdim'' dedi.
''DELİL EMNİYETİN ELİNDE VARDI''
Delilin emniyetin elinde 20 Mayıs 1998 yılından beri bulunduğunu, bunun dönemin İstanbul Valisi ve dönemin İçişleri Bakanı'ndan saklandığını söyleyen Yılmaz, ihalenin üzerinden 6 saat geçtikten sonra bu kesin delile atıf yapılmaksızın muğlak ifadeyle bazı istihbarat notlarının olduğunun ifade edildiğini anlattı.
Not kendisine ulaşsa yapacağı tasarruf için yeterli hukuki delil olup olmadığını araştıracağını belirten Yılmaz, şunları kaydetti: ''O günlerde yapılan bir basın toplantısından sonra Devlet Bakanı Güneş Taner'in makamında bu konu gündeme geldi. Türkbank ihalesinde ne olduğunu sordum. Taner arkadaşlarının tereddütleri olduğunu söyledi.
Ben de tereddütlerimin olduğunu ama delil bulamadığımı ifade ettim. İhale 4 Ağustos 1998 Pazartesi saat 13.00'de bitmiş. Bazı kişiler kendilerine sorun atfedileceği endişesiyle devlet kurallarını çiğneyerek zarf göndermişlerdir. Bu zarf festival, düğün davetiyeleri arasında özel kaleme bir çalışan aracılığı ile iletilmiştir.''
Yüce Divan Başkanı Bumin, Mesut Yılmaz'a ''Dönemin İçişleri Bakanı Kutlu Aktaş, Korkmaz Yiğit ile yaptığı görüşmenin deşifresini size getirdiğinde 'gereğini yaparız' demişsiniz. Ancak görüşmenin yapıldığı 0 Eylül tarihiyle ihalenin iptal edilmesine karar verildiği 5 Ekim tarihi arasındaki 5 günlük sürede neden işlem yapmadınız?'' sorusunu yöneltti.
Yılmaz, deşifre metnini okuduğunu, ihaleye somut işbirliğine yönelik bir işbirliği görmediğini ifade ederek, İçişleri Bakanı'nın verdiği bilginin önemli ancak harekete geçmek için yeterli olmadığını söyledi.
Yılmaz, bakanın deşifre kayıtlarını vermesinden bir iki gün sonra Hüsamettin Özkan'ın dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit'in talimatıyla Korkmaz Yiğit ile konuştuğunu anlattı.
Yiğit'in Özkan'a Türkbank'ı ve Milliyet Gazetesi'ni almaktan vazgeçtiğini ifade ettiğini belirten Yılmaz, bunun üzerine delil konusunda hassas davranmaktan vazgeçtiklerini anlattı.
Yılmaz, yapılan bir toplantıda kesin delil olmamasına rağmen böyle bir ilişkinin varlığının öğrenilmesinin iptal için yeterli olacağı sonucuna vardıklarını ve ihaleyi 5 Ekim'de iptal ettiklerini kaydetti.
''Yiğit'in gönüllü vazgeçeceği hususu karar almamızı kolaylaştırdı'' diyen Yılmaz, ihalenin iptal kararının ise 13 Ekim'de hukuken yürürlüğe girdiğini anımsattı.
Yılmaz, Korkmaz Yiğit'e verilen iznin ön izin niteliğinde olduğunu, idare açısından kaybedilen bir şeyin söz konusu olmadığını belirtti.
|
|
|
|
|
|
|
|
|