Laubaliliğin bedeli ağır oldu
Beşiktaş'ın kalbi kapalı "Beşiktaş-Trabzon elele, hep beraber tribüne" diye tempo tuttu. Yıllardır özlediğimiz bir görüntüydü. Bir an için duygularım kabardı, gözlerim mutluluktan yaşardı. Beşiktaş için zirveye tırmanmak, Trabzonspor ardına zirveden kopmama maçıydı. Soğuk, rüzgarlı ve yağmurlu bir havada oynanan maç tam bir taktik savaşıydı. Sahadaki futbol kördövüşüne benziyordu. Beşiktaş'ın 4-1-3-2 düzenine karşı, Trabzon 4-4-2 ile cevap veriyordu. İlk 20 dakikada oyunun temposu Trabzon'un kontrolündeydi. Beşiktaş orta alanını defansına yakın ve kalabalık tutuyor, İbrahim Toraman, Gökdeniz ile adam adama oynuyordu. Çalımbay'ın öncelikli hedefi gol yememek ve Trabzon'u durdurmak üzerineydi. Trabzon, Hüseyin-Szymkowiak-Lee üçlüsüyle orta alanı akıllı kontrol ediyordu. Ancak Yattara-Gökdeniz-Fatih üçlüsü birbirlerinden kopuk oynadıkları için anlaşamıyor ve gol bölgelerinde etkisiz kalıyordu. İki takım da ayağa pas oynamak isterken, sık hata yapıyor, çok top kaybediyordu. Acemiler mangasına benzeyen Beşiktaş sahadaki görüntüsüyle dağınıktı. 25. dakikadan itibaren fizik gücünü ön plana çıkaran Beşiktaş, Trabzon'u önce yıldırdı, sonra da oyunun kontrolünü eline geçirdi. Beşiktaş, Tümer'le hücuma çabuk çıkıyor, ama A.Dursun, A.Hassan ve İ.Akın nereye koşacaklarını bilmedikleri için araya bırakılan final paslarında Trabzon savunması topları kolay çıkarıyordu. İ.Üzülmez, Yattara'ya topu kullanacak boş alan bırakmıyor, uzaktan yaptığı markajla Gineli'nin arkasına depar atmasına izin vermiyordu. Pozisyon üretmekte iki taraf da ısrarla göbekten birbirlerini yarmaya çalışınca, oyun kilitleniyordu. Gol için iki yol vardı, ya bireysel beceri ön plana çıkacak, ya da iki taraftan biri hata yapacaktı. Hatayı Trabzon yaptı. Kaptan Tayfur, Beşiktaş'a üç puan getiren golü attı. Ve Trabzonsporlu futbolcular laubaliliğinin, final maçlarını kaldıramamanın bedelini ödedi.
|