Kamu bankalarına uğramasak mı?
Kredi kartı kullandınız veya ev, otomobil, bireysel kredi ihtiyacınız için bankaya gittiniz. Bir süre sonra şu veya bu nedenle ödeme güçlüğü içine düştünüz ve bankaya borcunuzu ödeyemediniz. Borcunuz temerrüt ve yasal faizleriyle katlandı. Kredi alırkan bankaya verdiğiniz teminatların da (örneğin kriz nedeniyle) değeri düştü. Banka avukat ordusu, haciz memurları ile peşinizde. Sizin "hortumcu" olup olmadığınız, "batık banka patronlarına" uygulanmak için çıkarılan kanunların size uygulanıp, uygulanmayacağı tek bir soru ile belirleniyor: Borcunuz hangi bankaya? Eğer alacaklı banka kamuya ait ise (yandaki haberde yer aldığı gibi) şahsınıza 5020 sayılı yasa uygulanıyor. Alacaklı kamu bankası isterse eşiniz veya çocuklarınızın mal varlıklarına, alacağını tamamlayacak ölçüde el koyabilir. Mahkeme kararına gerek kalmadan yurtdışı yasağı getirebilir. Eğer alacaklı, özel sektör bankasıyla (Akbank, Garanti, İş Bankası) her şey hukuk ve bankacılık kanunu çerçevesinde gerçekleşiyor. Size bu ayrımcılık mantıklı ve tutarlı geliyor mu? Ortada iki banka tipi var. Aynı işi yapıyorlar. Kredi verip, mevduat topluyorlar. Ama iş tahsilata gelince kanunlar birini, diğerinden üstün kılıyor. Bu ne acayiplik? Yurtdışına çıkış yasağı, kişinin hürriyetini, temel hak ve özgürlüklerini kısıtlayan bir uygulama. Hukuk devletinde ve düne kadar Türkiye'de bu tip bir kısıtlama sadece mahkeme kararıyla yapılabiliyordu. Önce yolu, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF ) açtı. Ardından kamu bankaları geldi. Ortada bir ceza var. Cezayı veren kamu bankası. Polise talimat veriyorlarMahkeme kararı olmadan, 100 milyon liralık bir borç için yurtdışına çıkış yasaklanıyor. (Halbuki, 6183 sayılı amme alacaklarını düzenleyen kanun, 15 milyar liranın üzerindeki kamu alacağı için, borçluya yurtdışına çıkış yasağı getiriyor.) Yakında aynı görevlilerin, kolluk kuvvetlerine, borçlunun evden dışarı çıkmasını yasaklayan bir emir vermeyeceklerinden kim emin olacak? Bana kızacaklar biliyorum. Buradan, bu köşeden herkesi uyarıyorum; Kamu bankalarından kredi almayın, kredi kartı kullanmayın. Hayat bu, sıkıntılarınız olabilir. Hortumcu olmak istemiyorsanız, özel sektör bankalarıyla iş yapın. Türkiye'yi yarı açık bir cezaevi gibi gören zihniyete sahip yöneticiler meğer bu uygulamayı 1 yıldır yapılıyormuş. Dün ilk kez rakamlar açıklandı. Konuyu araştırırken, bir avukat dostum örnek verdi: Unesco'da çalışan değerli bir Türk bilim adamı (İsmi bende) sosyal bir faaliyet için Gaziantep'e gelmiş. Heyet ile birlikte giderken, havalimanında "Çıkış yasağınız var" denilince şoke olmuş. Meğer kendisinin de ortak olduğu, özel bir okul işleten şirketin Halk Bankası'na ödenmemiş bir borcu varmış. İnsan önermeden duramıyor: Özel sektör bankalarına da bu yetkiyi verin olsun bitsin! Arada ne fark var? İş Bankası'nın kredisini batırmak memleket meselesi olmuyor da, Halk Bankası veya Ziraat Bankası'nın 100-150 milyon liralık alacağı niye memleket meselesi oluyor. Niye bu bankalara borçlu olanlara "hırsız muamelesi" yapılıyor?
|