|
|
|
|
|
|
Tanzimat'ın liderleri masonluğu keşfediyor
1862'de İstanbul'un Musevi cemaati, Masonluğun da bulaştırıldığı iç tartışmaları sonunda, alışılmamış şekilde sokaklara dökülmüştü. Oysa İslam dünyasının üst kesim yönetici ve düşünürleri arasında kuruma katılanlara rastlanıyordu. Tanzimat'ın iki ünlü devlet adamı Mustafa Reşit ve Fuat Paşalarla Mısır Hıdivliğinde iddialı Prens Halim Paşa masondular. Hatta son ikisi Büyük Üstatlığa bile getirilmişlerdi.
'AMACI GERÇEĞİ ARAMAK' Cezayir'de Fransızlar'a karşı bağımsızlık mücadelesi veren Emir Abdülkadir'in de Fransa'da masonluğa girdiği biliniyor. Bu konuyu değerlendiren İstanbul'un Fransızca gazetesi Stamboul 1876'da şunları yazıyordu: "Tamamen insanseverlik, felsefe ve ilerlemeye yönelik bir kurum olan farmasonluğun amacı gerçeği aramak, evrensel ahlakı, bilimleri ve sanatları araştırmak ve iyilikseverliği uygulamaktır (...) Nitekim Cezayirli Emirde onu böyle anlamış ve Fransız Büyük Doğu Locası'na kabulünden sonra 'Kanımca farmasonluğa mensup olmayan bir insanın eksikliği vardır' demiştir. Son derece imanı bütün bir Müslüman'ın bu sözleri farmasonluğun Kur'an ile çelişkide olmadığı konusunda pek kesin bir kanıt olmuyor mu?" Pan İslamcı akımın savunucularının başında gelen Afgani'nin masonluğa kabulü için yaptığı başvuruda kullandığı deyimler ilginçtir: "Saflık kardeşleri ve samimiyet dostlarından; yani hiçbir şeyin zarar veremeyeceği kutsal mason derneği üyelerinden, bu saygıdeğer derneğe katılmama izin vermelerini ve şerefli kürsüye dahil olmamı onaylamalarını rica ederim." Anımsamak gerekir ki, Afgani'nin çömezi ve İslamcı/Arapçı akımın savunucusu, İngilizler'in Mısır Şeyhülislamlığına atadıkları Abduh da masondu.
|
|
|
|
|
|
|
|
|