TÜRK Ekonomi Bankası (TEB), 1 trilyon dolar aktif büyüklüğüyle Avrupa'nın en büyük bankası olan BNP Paribas'la yaptığı evliliğin ardından dış ticaretteki hedefini büyüttü Genel Müdür Varol Civil, 85 ülkede faaliyette olan BNP'yle birlikte riskli Afrika ülkeleri de dahil yurtdışında iş yapan yatırımcıya ulaşacaklarını ve bireyselde agresifleşeceklerini söyledi.
TEB yani Türk Ekonomi Bankası, bankacılık sektöründe bir çok ilke sahip. Örneğin ilk özel bankacılığı- Türkiye'ye getiren, Özelleştirme İdaresine ilk danışmanlık yapan ve kendini uluslararası kuruluşlara ilk denetleten banka TEB. Biz gazeteciler için ise en ketum bankadır TEB. Öyle ki bankanın 1981'den beri sahibi olan Hasan Çolakoğlu'nun gazete arşivindeki fotoğrafı bir elin parmaklarını dahi geçmez. Türkiye'nin en başarılı banka patronlarından biri olan Çolakoğlu, geride duruşundan bugüne kadar hiç ödün vermedi. Neyse ki bankayı, bankacılığına güvendiği isimlerle birlikte yönetiyordu ve gazeteciler arada sırada TEB'le ilgili bilgilere bu yöneticiler sayesinde kavuşuyordu. Yavuz Canevi, Akın Akbaygil ve Varol Civil'den söz ediyorum. Türk bankacılık sektörü krizde en büyük sarsıntıyı yaşarken krizi neredeyse hiç hissetmeyen bankalardan biri olmasını işte TEB, sahip olduğu bu ekibe borçlu. Bir dönem Citibank'la ha bugün ha yarın evlenecek diye beklerken, TEB bugün karşımıza 1 trilyon dolar aktif büyüklüğüyle Avrupa'nın en büyük bankası olan BNP Paribas'la yaptığı evlilikle çıktı. Bankanın genç genel müdürü Varol Civil'le TEB'i ve geleceğini konuştuk...
* Daha önce TEB'in sahibi olan şirketin yani TEB Mali Yatırımlar'ın genel müdürüydünüz. Kurumun kendi içinden yetiştirdiği insanların yer değiştirdiğini söylediniz. Bu biraz da TEB'in yapısından, yani ketumluğundan da kaynaklanıyor olabilir mi? Aslında ketumluk sadece TEB'e mahsus bir şey değil. Ketumluk bankacılığın temelinde var. Bankacılık yapısı itibariyle zaten muhafazakar olmalı. O yüzden bankacılığın disiplinine uygun hareket etme bir anlamda. Biz günlük iş yapmıyoruz. Yapının çok da göz önünde olması gerektiğini zannetmiyorum.
* Ama bunun tam tersi davranan bankalar da var... Hiç kimseyi de eleştirmemek lazım tabii. Bunun sebebi bireysel bankacılığın hem dünyada hem Türkiye'de son yıllarda yıldızının parlaması, moda olması. O tabii farklı bir bankacılık, daha çok reklam ve iletişim gerektiriyor. Dikkat ederseniz şube tipleri de değişiyor. Daha şeffaf, renkli, daha davetkâr şubeler oluştu.
* Siz de kabul ediyorsunuz ki bireysel bankacılık büyüyor. Gelecek bireysel bankacılıkta diyebilir miyiz? Aslında öyle bir şey diyemem. Bence bankacılığın bir sürü kıymetli faaliyet alanı var. Ama şu anda bireysel bankacılık geçmişteki ekonomik nedenlerden yaygınlaşmadığı için, Türkiye'de tabii gelecekte daha önemli olacak. Biz de yeni ortaklığın ardından bu alanda daha aktif olacağız.
YAYGIN BİLİNEN DOĞRU DEĞİL * TEB kendini en çok hangi alanda güçlü hissediyor? Yaygın bilinenin aksine biz her türlü bankacılığı yapıyoruz. Bireysel bankacılıkta bugüne kadar çok agresif olmadığımız ve o yönümüzü ortaya çıkarmadığımız için biz bazı alanlarda sanki daha az varmışız gibi görünebilir. Bu normal ama biz her türlü bankacılığı yapıyoruz. Tabii şu ana kadar en yoğunlaştığımız ve iddialı olduğumuz alan kurumsal bankacılık, dış ticaret, yatırım bankacılığı ve özel bankacılıktı.
* Sizin daha önce bir yabancı bankayla (Citibank) birleşme denemeniz oldu. Bünyeler mi uyuşmamıştı? Bünyelerin uyuşmaması değildi. O zamanın şartları içindeydik. Kriz gelmişti. Anlaşamama sebebi de zaten fiyat konusundaydı. Biz olaya bir avantaj, dezavantaj diye bakmadık. Hiçbir zaman şirket evliliği peşinde olmadık. Öyle bir politika gütmedik. Herkesin de Türkiye'de kabul edeceği gibi, saygın, güvenilir, finans dışında başka bir alanda olmayan ve krizlerden de güçlenerek çıkan bir banka olduk. Dolayısıyla bizim mutlaka bir yabancı ortağımız olsun diye bir arzumuz yoktu. Ama tabii bir yabancı ortağımız olursa daha farklı alanlarda büyüyebileceğimizi düşünüyorduk. Gelişmemize katkıda bulunacak bir ortak olursa niye olmasın diyorduk. Yani gelenlerin pek çoğuna fazla da ilgi göstermiyorduk.
SPEKÜLATİF KPEŞİNDE OLMADIK * Krizlerden güçlü çıkmanızı neye bağlıyorsunuz? Bankacıların çoğu uykusuz geceler geçiriyordu o günlerde ne de olsa... Bizim sürekli muhafazakâr bir bilanço yönetimi yapıyor olmamız bunda büyük etken oldu. Türkiye'de her zaman en likit bankalardan biri olduk. Finans dışında hiçbir yere iştirak etmedik. Çok fazla riskli alana yatırım yapmadık. Spekülatif kâr peşinde olmadık. Biz aktif yapısı içinde çok fazla Hazine Bonosu tutan bir banka olmadık. İyi bir risk yönetim yapımız var. Tutarlı ve kontrollü risk alıyoruz. Biz hep riskten arındırılmış kâra baktık. Fazla hırsları olmayan, istikrarlı büyüme modelini belirlemiş bir banka olduğumuz için bu krizler bizi olumlu etkiledi, güçlenerek çıktık.
* BNP Paribas'la ortaklık görüşmeleri sırasında en önemli koltuklardan birinde siz oturuyordunuz. O süreci biraz anlatır mısınız? Biz BNP'yle yeni tanışmıyoruz. Türkiye'de çok eskiden beri varlar. Paribas olarak zaten Osmanlı Bankası'nın eski sahibiydiler. Türkiye'yi gayet iyi tanıyan bir grup. Ayrıca biliyorsunuz bizim dışımızda Finansbank ile de ilgilenmişlerdi. Dolayısıyla her yönüyle Türkiye'yi bilen bir grup. Bizimle de muhabir bankacılık ilişkisi vardı.Türkiye'de banka aradıklarını söylediler. Bir yemekte gelişti olaylar...
* Bu yemek tesadüfi bir yemek miydi? Yoksa ilgilerinden haberiniz var mıydı? Pek öyle değil. Bir yemek daveti oldu. Yemekte konuşuldu. Bizim o an için öyle bir düşüncemiz yoktu. Bu tür ilişkilerde bu birleşmenin size katacağı güç dışında, kimya oluşumu da çok önemli. Biz BNP TEB'de bunu gördük. Yönetim anlayışı, bankacılığı yapma şekli çok uyuşuyor.
* Görüşmelerde hiç uyuşmazlık yaşanmadı mı peki? Ya da ne bileyim asla taviz vermeyeceğiniz konular yüzünden çıkan tartışmalar olmadı mı hiç? Taraflar birbirini iyi anladı. TEB olarak bizim zaten belli olmazsa olmazlarımız vardı.
* Neydi onlar? Bizim sermayedarımız bankacılığı bırakmayı düşünmüyordu. Dolayısıyla bu ortaklığın yüzde 50- 50 olması şartı vardı. Yönetimin ortak olması isteniyordu. Bunlar aslında zor istekler. Yabancı bankalar gelip çoğunluğun sahibi olmak isterler genelde... Belki zor bir talep ama takdirle karşılandı. Onlar da zaten daha önce açıkladıkları gibi, TEB'in yönetilme şekline çok güven duyuyorlardı. O yüzden de bu teklife sıcak baktılar. Sonuçta ne kadar uluslararası bankacılık yaparsanız yapın, her yerin yerel farklılıkları vardır. Onları kavrarsanız başarılı olursunuz. Sizin şayet orada çok güvendiğiniz bir yönetim varsa, onla birlikte hareket etmek herkesin lehine. Onlar da bu yüzden sıcak baktılar. Tabii ki görüşmelerde müzakere tekniği gereği farklı görüşler çıkabilir ama sonuç istediğimiz gibiydi.