Meclis'teki senfonik ses...
Yağız, babayiğit" diye tanımlanacak cüssede, 25'li yaşlarda bir delikanlı... Biraz ötesinde emekli öğretmen olduğunu söyleyen yaşlı bir bayan. Birkaç adım ileride, kucağında üç aylıktan büyük olmayan bir çocuk taşıyan genç bir anne ve yanında kendisiyle yaşıt sayılabilecek bir erkek. Meclis'te iktidar partisi grup toplantısının yapıldığı salona açılan kulisin kapısında bekliyorlar. Yüzlerine bakıyorum, hepsinin ifadesi çaresiz... Karşılaştığı bir bakan veya milletvekiline yaklaşıp bir şeyler söylemek istiyorlar. Tam bu sırada, önünü kestiği bakan ve milletvekilinin etrafı, kendisiyle aynı yüz ifadesiyle beklemekte olan onlarca kişi tarafından sarılıyor.
Tek kelime Hepsi, birbirinden bağımsız bir cümle söylüyor... İlginç bir şekilde, çok sesli koronun salonda bütünleşen sesi gibi, cümleleri tek kelimeye dönüşüyor: "İş... İş...İş..." Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, "Çıkınca konuşalım, Grup toplantısına geç kaldım" diyerek insan duvarını zorlanarak aşıyor. Onlar ise yüz ifadelerini değiştirmeden sabırla kapının önünde bekliyor. Meclis koruma polislerinin kulisten uzaklaştırma girişimleri de sonuç vermiyor. AKP Grup toplantısı bitiyor... Bakanlar karşılarındaki insan duvarını korumalarının huruç harekatıyla aşabiliyor.
Erdoğan'dan talep Biraz sonra merdiven başında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan görülüyor. Tokalaşıp birlikte yürümeye başlıyoruz. Yağız, babayiğit delikanlı bir anda atılıyor. Başbakanlık korumalarından ikisi beline yapışıyor. Onları da beraberinde sürükleyip Başbakan'ın önüne kadar geliyor. Eline sarılıp öpmeye başlıyor. Hemen ardından yakaladığı fırsatı değerlendirip derdini anlatıyor: "İşsizim... Açım... Zor durumdayım... Ahlat Belediye Başkanı'na bir telefonun yeter. Sen söylersen beni işe alır Başbakanım..." Erdoğan, yağız delikanlıyı sohbetle teskin ediyor, çevresindeki milletvekillerine ilgilenmeleri talimatını veriyor. Ancak, sirkülasyon durmuyor. Bu kez bir diğeri iş talebini içeren dilekçesini uzatıyor. Sonra diğerleri... Koluna girmiş olan milletvekili Genel Başkanı'na derdini aktaramıyor. Asansöre bindiği ana kadar talepler durmuyor. Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun ile karşılaşıyoruz. Bu kez insan çemberi onun etrafında dönüyor. Meclis lokantasının bulunduğu 50 metrelik koridor ise tıklım tıklım. Milletvekillerinin, arkasında 20-30 kişilik gruplar oluşmuş, yer boşalıp karınlarını doyurabilmek için bekleşiyor. Milletvekillerinin oturduğu halkla ilişkiler binasındaki görüntü de farklı değil. Koridorlar insan selinden yürünemeyecek durumda. AKP Edirne Milletvekili Ali Ayağ, "Tekstil fabrikasından işçi çıkardılar, benim oğlanı oraya yerleştir" diyen yaşlı bayana çaresiz bir ses tonuyla şöyle diyor: "Adam batmaktan kurtulmak için fabrikadan işçi çıkarıyor. Kredi borcu olmasa fabrikayı da kapatacak. Ben şimdi, senin oğlanı işe almasını nasıl söylerim?" Küçük ve Orta Boy İşletme (KOBİ) sahibi olduğunu belirten orta yaş üstü bir erkek kredi borcunun ertelenmesi için uğraşıyor. "Dövizdeki düşüş, ara malı üreten bizleri vurdu. Bizden mal almak yerine ithal ediyorlar, daha ucuza geliyor" diye yakınıyor.
Hırsızlık hikâyesi Ekonomik veriler ne kadar iyi olursa olsun, artan işsizliğin getirdiği sosyal patlamanın boyutu Meclis'te görülmeye başlıyor. Gün geçmiyor ki, bir yakınımızdan hırsızlık veya kapkaç olayı dinlemeyelim... Neredeyse herkesin, birden fazla hırsızlık veya kapkaç olayıyla ilgili hikayesi var. Görülüyor ki, Meclis'te her hafta artan işsiz sayısına yenilerinin eklenmesi, sosyal sorunun da patlama noktasına gelmesi kaçınılmaz olacak. Yapılan güvenlik zirvelerinde ne kadar polisiye önlem alınırsa alınsın, çözüm olmayacak.
|