| |
Bir devlet ayıbı
Sanki gök delinmişti, bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyordu... Ama kitap fuarı insan kaynıyordu... Biz de B salonunda "Türk siyasetinde Celal Bayar" konusunda konuşuyorduk. Çeşitli anılardan söz ederken, bir ara, "madalya konusuna" girdik. "Olay" şu... Birinci TBMM, "milli mücadelede gösterdiği fedakarlık ve hizmetlerden dolayı" Saruhan milletvekili Mahmut Celal beye "kırmızı, yeşil kurdeleli İstiklal Madalyası" verir. Ve bu madalya "bir beratla" tescil edilir. Beratta "Gazi Mustafa Kemal" imzası vardır.
250 KURUŞ 27 Mayıs 1960 ihtilali olunca... Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın "şahsi eşyalarına" el konur. Eşyaların içinde "İstiklal Madalyası" da vardır. İhtilal yönetiminin soruşturma kurulu, madalyaya "250 kuruş" kıymet takdir eder, tutanağa geçirir.
MADALYA DAVASI Aradan yıllar geçer. Bayar hapisten çıkar. Ve Avukatı Gültekin Başak "müvekkilimin madalyasının iadesini istiyorum" diyerek dava açar. Dava sonunda Bayar'ın "şahsi eşyaları... Ve madalyası" iade edilir.
KAYIP BERAT Bursa'daki toplantıda "bu olayı" anlatınca, Celal Bayar'ın doğduğu yer olan Umurbey'in Belediye Başkanı Fatih Mehmet Güler ayağa kalktı: - Madalya geri alındı ama... Beratı yok. Celal Bayar'ın torunu Bilge Gürsoy da "evet" dedi: - Annem (Nilüfer Gürsoy) çalmadık kapı bırakmadı... Berat kayıp.
RESMİ İŞLEM Bursa Kitap Fuarı'ndaki konuşmamız bitince... Nilüfer Gürsoy'a sorduk: - Nedir bu kayıp berat hikâyesi? Anlattı. - Babam öldü... Abilerim Refi ve Turgut da öldüler... Ben de babamın madalyasının, bana intikalini istedim. - Sonra? - Resmi intikal işleminin yapılması için madalyanın beratı gerekiyor.
KAYIP İLANI Nilüfer hanım "durumu" Milli Savunma Bakanı'na söylemiş. Birkaç gün sonra bir albay gelmiş: - Hanımefendi, gazeteye bir kayıp ilanı verin... Sorun çözülecek. Nilüfer Gürsoy bize dedi ki: - İlan vermeyi düşünmüyorum... Celal Bayar'ın madalyasının beratı kayıptır diye bir ilan verilir mi?.. Babamın kemikleri sızlar... Devletime karşı da ayıp olur.
TUTANAK Nilüfer hanım "TBMM'ye başvurmuş." Hiçbir "sonuç" alamamış. Ve geçen yıl, Celal Bayar'ın notlarını karıştırırken, eline bir "tutanak kopyası" geçmiş. Bu tutanakta yazılıymış ki: - Celal Bayar'ın eşi Reşide Bayar'ın, İş Bankası'ndaki kasası açıldı... Şunlar, şunlar çıktı... Kasada çıkan eşyalardan üçü, Sırrı Kalaycıoğlu'na teslim edildi. Sözü edilen üç eşya: Madalyanın beratı, eski Başbakan Refik Saydam'ın Celal Bayar'a mektupları ve Türk madenciliği ile ilgili bir rapor.
ÇOK ÖNEMLİ Nilüfer Gürsoy: - Daha sonra bize, babamın şahsi eşyaları iade edilmişti... İş Bankası'ndaki kasadan çıkanlar da verildi... Ama tutanakta sözü edilen 3 eşya hariç... Üçü de önemli. Önemli zira... Biri "madalyanın beratı." O bulunmazsa, Nilüfer hanım, yakasına "babasının madalyasını" takamıyor. Nilüfer hanım: - Refik Saydam, babamdan sonra Başbakan oldu... Babama yazdığı mektuplar çok önemli... Ayrıca, Türk madenciliği ile ilgili rapor da çok önemli olmalı.
SAVCIYA BAŞVURU Nilüfer hanım "tutanağı bulunca" Cumhuriyet Savcılığı'na başvurmuş. Ve "kayıp evrakların" peşine düşmüş. Bir süre sonra, Nilüfer Gürsoy'u, karakoldan çağırmışlar: - Savcılığa bir başvurunuz olmuş. - Evet... Babam Celal Bayar'ın kayıp 3 evrakını arıyorum. - Şüphelendiğiniz kimselerin isimlerini verin... Onlarla konuşalım.
SONUÇ YOK Nilüfer hanım "böyle şey olur mu" dedi: - Ben devletime "evrakları bulun" diyorum... Devletim bana "kimden şüpheleniyorsun" diyor. Aradan aylar geçmiş. Nilüfer hanım geçenlerde savcılığa bir dilekçe daha vermiş: - Yaptığım başvuruya hiçbir cevap alamadım... Babamın kayıp evraklarının bulunmasını... İstiklal madalyasının beratının bana verilmesini...... Ama "yanıt" da yok, "sonuç" da.
NE DERSİNİZ? Kitap fuarındaki konuşmamızda "kısa bir madalya olayı" anlatırken... "Sonunda" bunları öğrendik. Nilüfer hanım: - Size anlatacağım daha o kadar çok şey var ki... Madalyanın beratı bunlardan sadece biri. Sonra da sordu: - Ne dersiniz?.. Beratı bulabilecekler mi?
BÜYÜK AYIP Ortada büyük bir "ayıp" var. TBMM'nin verdiği bir madalyanın, Atatürk tarafından imzalanan "beratı" kayıp. Sayın Bülent Arınç. Sayın Recep Tayyip Erdoğan. 84 yaşında, eski milletvekili bir kadın "babasından kalan madalyayı göğsüne takamamanın ıstırabı içinde." Bir "formül" bulunuz. Hem bu "ayıp" ortadan kalksın. Ve hem de Nilüfer hanım gözyaşı dökmeye devam etmesin.
Düzeltme ve özür
Dünkü yazımızın bir yerinde şöyle demiştik: "Türk demokrasisi kongre gibi kongre yapma bakımından yarım yüzyıl öncesinin çok gerisinde." Neden böyle dediğimizin "gerekçelerini de" yazmıştık ama... Yazdıklarımız "bir teknik hata sonucu olsa gerek" gazetede yer almadı. Yarım yüzyıl önce yapılan Demokrat Parti, CHP kongreleri en az beş gün sürmüş. Delegeler gece, gündüz çalışmışlar. Parti yönetimlerini kıyasıya eleştirmişler. Ve hiç kimse de ihraç edilmemiş. Gerçekten de eski kongreler "kongre gibi kongreymiş." Dün gazetede "yukarıdaki satırlar" yer almadı. Özür dileriz. Y.D.
|