| |
Kadınlara dost tavsiyesi
Türkiye'de resmi istatistiklerde iki ölçüte göre değerlendirme bulamazsınız: Verilerin etnik kökene ve cinsiyete göre dağılımı. İlki ulusal bütünlük adına "tabu" sayılır, ikinci de "ulusal huzur" gerekçesine ambalajlanır. Örneğin Yüksek Seçim Kurulu'ndan 2004 yerel seçimlerinde il genel meclisi ve belediye meclisi üyelikleri ile belediye başkanlığına seçilen kadınların sayısı ile bunların kendi gruplarında tüm seçilmişlere oranını isteyin; ya yanıt alamazsınız ya da şöyle bir not iletilir: "Seçim sonuçlarının böyle spesifik bir değerlendirmesi yapılmadı." "Spesifik", yani özel dedikleri konu, Türkiye nüfusunun yarısının toplumsal ve siyasal yaşamda temsil ölçülerini ortaya çıkaracak ayna olacak. O aynaya son derece "maço" bir görüntünün yansıyacağı bilindiği için, resmi verilerde o konulara girilmiyor. Aman ülke yönetiminde söz sahibi olduklarını iddia edenlerin kapalı kulübü, suçüstü yakalanmasın!
Kadın, siyasette küsurat Neyse ki kadın örgütleri kendi çabalarıyla bazı verilere ulaştılar. İşte yerel yönetimlerde kadının ağırlığı: * Türkiye genelinde 3.216 belediye başkanından 19'u kadın. Oran: Yüzde 0.6. * 3.184 il genel meclisi üyeliğinden 54'ünü kadınlar kazandı. Oran: Yüzde 1.7. * 34.477 belediye meclisi üyeliğinden kadınların payına 864'ü düştü. Oran: Yüzde 2.5. Utanç verici. 3 Kasım 2002 seçimlerinden de geri tablo. Çünkü Meclis'in "Hiç değilse" 550 üyesinden 24'ü, yani yüzde 4.36'sı kadın. Bu uzun girişi 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde, daha doğrusu yarından başlayarak hafta boyunca sürecek etkinliklerde ağırlıklı konuyu "Siyasette kadın kotası" veya "Pozitif ayrımcılık" tartışmalarının oluşturması nedeniyle yaptık. Doğru; partilerin ve yöneticilerinin elinden "Ne yapalım, yeterince kadın aday başvurmuyor" gerekçesini almak için yasal araçlara başvurmak iyi bir tercih.
Kotadan önceki işler Ancak bize göre, kadınlar burada bir tuzağa düşüyor ya da düşmek üzereler. Anlatalım: Mevzuatın bugünkü bütünlüğünde, Meclis'ten kazara kadınlara siyasette pozitif ayrımcılık öngören, zorunlu kota getiren bir yasa geçse, ya da Siyasi Partiler ve Seçim Yasaları'nda bu doğrultuda değişiklik yapılsa, Anayasa Mahkemesi'nden döner. Gerekçeyi de herkes şimdiden kolayca tahmin edebilir: "Anayasa'nın eşitlik ilkesine açıkça aykırılık oluşturduğundan..." O yüzden ilk iş olarak zorunlu "Kadın kotası"nın yasal altyapısının hazırlanması gerekiyor. Bunun da aşamaları belli: * Önce Meclis'te iki cinsin eşit ağırlıkta temsil edileceği Kadın-Erkek Eşitliği Komisyonu kurulmalı. * Ardından bu komisyonun çalışabilmesi için "Eşitlik Çerçeve Yasası" çıkarılmalı. Böylece komisyonun tüm yasaların kadın-erkek eşitliğine etkisini incelemesinin yolu açılmalı. * Sonra Anayasa'nın eşitliğe ilişkin maddelerinde kadınlar lehine "Geçici maddeler" konulmalı. İşte bu üç aşamadan sonra zorunlu "Kadın kotası" gündeme getirilmeli... Çok mu uzun, çok mu dolambaçlı bir yol? Hayır. Önümüzdeki ay yürürlüğe girecek yeni Türk Ceza Yasası'nın cinsel ayrımcılıkla ilgili 31 maddesini değiştirten, haklarını söke söke alan kadınlarımız ve örgütleri için bizce birkaç mitinglik, birkaç lobilik iş. Hem sonra kadın-erkek eşitliğini ve cinsel ayrımcılığın kökünün kazınmasını varlık nedeni yapan AB Komisyonu var arkalarında. Kadınlar; ilk hedefiniz Meclis, haydi ileri...
|