|
|
Menopoz döneminde cildimizi nasıl korumalıyız?
Menopoz yaşamın normal bir döngüsüdür. Korkmaya ya da gözümüzde büyütmeye gerek yoktur. Çağımızda yaşlanma belirtilerini geciktirebileceğimiz, onları kontrol edebileceğimiz birçok yöntem biliyoruz. Bunları uygulama iradesini gösterecek kararlılığımız varsa, her dönemin ayrı bir güzelliği olduğunu fark edebiliriz. Böylece yaşamın tadını doyasıya çıkarabiliriz. Menopozun ilk âdet ile (menstruasyonla) birlikte başladığını söyleyen doktorlar vardır. Bu bakış açısı, insana umut da verebilir, umutsuzluk da. Ben daima umudu seçmeyi tercih ederim. Düşünün bir kere, kadınların adet gördüğü süre ortalama 30- 40 yıl kadardır. Az bir zaman değil! Ama elbette bir gün, menopoz belirtileri başlar. Kendimizi bırakırsak, fizyolojik ve psikolojik değişimler birbirini takip eder. Karar bizimdir, kendimizi salıvermeyi de, kontrolü ele almayı da seçebiliriz.
ERKEK HORMONLARI DEVREDE Hormon eksikliğinden daha önemlisi, hormon dengesi: Premenopoz ve menopoz kadınlık hormonları olan östrojen ve progesteron seviyesinin düşmesiyle kendini gösterir. Ancak tek sorun, bu hormonların düşmesi değildir. Daha önemlisi, kadın vücudundaki hormon dengesinin bozulmasıdır. Birçok kadın, östrojen seviyesi azaldıkça, erkeklik hormonunun yükseldiğini fark eder. Menopozun hoşlanmadığımız yan etkilerinin bir kısmı bu nedenle baş gösterir.
Kadınlık hormonlarının seviyesi aşağı doğru inerken, her zaman aynı seviyede kalan erkek hormonları daha etkin bir duruma geçer. Çünkü erkeklik hormonlarının düşüşü yavaş bir seyir izler. Örneğin saçlarımız incelip seyrekleşmeye, yüzümüzde kıllar çıkmaya başlar. Özellikle çene ve dudağın üst kısmında. Adeta sakal ve bıyıkları hatırlatırcasına! Ciltte değişim: Gittikçe azalan ve sonunda kaybolan östrojen ve progesteron yoksunluğu cildimizi çok etkiler. Cildimizi gergin tutan kollajen'in üretimi azalır, yağ bezleri yavaşlar, derimiz incelir, gevşer, esnekliğini kaybeder, kurur, güneşe karşı hassasiyeti artar. Korunmazsak yüzümüz lekelerle dolar, tırnak yapısı bozulur, saçlar incelip dökülür, yüzde kıllanma başlar Kendinizi izleyin: Her şeyden önce, hiçbir sorununuz olmasa dahi, 40 yaşından itibaren, bir doktor kontrolüne girmenizi ve her yıl hormonlarınızı ölçtürmeye başlamanızı öneririm. Her şey yolundaysa, moraliniz yükselir, kendinizin farkında olursunuz. Dengesizlikler oluyorsa, doktorunuz size çözümler önerir. Vücudunuzda olup bitenlerin farkında olmanız çok önemlidir. Emin olun hayata karşı duruşunuzda pek çok şey hormonlarınızla ilgilidir. Hormon tedavisi: İster haplarla, ister deriye sürülen krem ve jeller ile veya plasterle olsun, hormon desteği almanın yararları çoktur. Sentetik olanları tartışmalıdır ama bio-identitic hormonlar harika sonuçlar yaratır. Östrojen tedavisi ciltteki kollajeni arttırarak, cildin kalınlığını ve gerginliğini korumasını sağlar. Ayrıca cildin nemli kalmasına, yağ salgısının normalleşmesine, direncinin artmasına ve dış etkenlerden korunmasına yardımcı olur. Menopozda hormon tedavisi tüm sıkıntıları hafifletir. Cildi korur, yaşlanmayı geciktirtir, sıcak basmalarını, kemik ve kas kaybını önler, sinirlilik, alınganlık, uykusuzluk gibi sorunları engeller, kalp hastalıklarından korur, kan dolaşımını düzenler, beynimizi yaşlanmaktan alıkoyar Hormon almak istemiyorsanız: Haricen östrojen almanın yararları çok olmakla beraber, her bünyeye uygun değildir. Özellikle ailede meme veya rahim kanseri hikayesi olanlara hormon verilmez. Veya bazı insanlar hormon almak fikrinden hoşlanmaz. Bu durumdaki kadınlar, bitkisel östrojenlerden yararlanabilir.
Hormon alsanız da, almasanız da önce spor! Hormon üretimini arttırmanın en etkili yolu, egzersiz yapmaktır. Fiziksel aktivite ve düzenli jimnastik, hormonlarımızı dengeler. Orta ve ileri yaşlarda egzersiz yapanlarla yapmayanlar arasındaki hormon seviyeleri, yüzde 40'a varan farklılıklar gösterebiliyor. Bu da cildinizden beyninize varıncaya kadar, sizi tümüyle canlandıran bir gençlik pınarından su içmek gibidir.
BİTKİSEL ALTERNATİFLER (Fitoestrojenler-bitkisel östrojenler): Başta soya ürünleri olmak üzere, bazı gıdalarda ve tohumlarda 'izoflavonlar' bulunur. İzoflavonlar kadınlık hormonu olan estrojene çok benzeyen özellikler taşırlar. Östrojen seviyesi düşükse, vücuttaki östrojenin yerini alırlar, yüksek ise fazlasını bloke edebilirler. Düzenli olarak soya ürünleri, mercimek, bezelye, keten tohumu, kabak çekirdeği tüketerek doğal östrojenden yararlanabiliriz. Evening Primrose Oil: Aynı adı taşıyan bitkinin tohumlarından elde edilen çok değerli bir yağdır. Gerek adet öncesi sıkıntıları, gerekse menopoz sorunlarını hafifletir. Cildi düzgünleştirir, saçları ve tırnakları güçlendirir. Omega-3: Omega-3 çoklu doymamış yağların en önemlisidir. Hiç kuşkunuz olmasın, cildi gerginleştirir, ışıltısını arttırır. A-C ve E Vitamini: Bu antioksidan vitaminler ciltte mucizeler yaratır. Hücre oluşumunu sağlarlar, saçları ve mukoza dokusunu korurlar, yaşlanma sürecini geciktirirler. Özellikle C vitamini, ciltteki lekeleri azaltır, hücre yenilenmesini ve kollajen oluşumunu sağlar.
|