|
|
|
|
|
Çatal bıçağımızı mutfağımızı kim üretiyor?
|
|
Endüstriyel mutfak, servis ve ikram ekipmanları üreten Türk müteşebbisleri uluslararası başarılara imza atıyor, döviz getiriyorlar. Bu hepimizin refahı ve gururu demek.
Geçtiğimiz hafta, çarşamba akşamı Gastronomi Dergisi'nin "50. Sayı" kutlamasına katıldım. Bu dergi aslında TUSİD'in yayın organı. "Tusid" nedir bilmeyenler için açalım. Endüstriyel Mutfak, Çamaşırhane, Servis ve İkram Ekipmanları Sanayicileri ve İşadamları Derneği. Diyeceksiniz ki maşallah, geniş bir şemsiye imiş. Evet. Bu önemli bir dernek. Ne için önemli? Çalıştığı, hizmet verdiği yiyecek içecek sektörü için önemli. Sonra turizm sektörü için de hayati. Elbette Türk ekonomisi için de vazgeçilmez. Çünkü artık bu derneğin çatısı altında toplanan irili ufaklı müteşebbislerin içinde uluslararası başarılara imza atanlar var. Yurt dışında komple tesis yapanlar, donatanlar. Ayrıca daha küçük ama sofistike butik imalat yapanlar da mevcut. Yani bunlar döviz getiriyorlar. Bu ise hepimizin refahı ve gururu demek. Ezcümle Tusid'e hem önemli bir NGO olarak teşekkür borçluyuz: Kurumsal ağırlıklarının farkındalar ve bunu aynı zamanda kendi sektörlerinin nizam ve intizamı, kalite kontrolü için kullanıyorlar. Hem de bireysel ölçekte teşekkür de etmeliyiz: Çünkü bu Anadolu Kaplanları teşebbüs azim ve zekaları ile daha çok yakın zamana dek sadece ithal ikamesinin hakim olduğu bir piyasaya, hayal bile edemeyeceğimiz bir sürat ve beceri ile damgalarını vurdular.
TUĞRUL'U ANDIK Çoğunu kişisel olarak da tanıdığım ve desteklediğim bu müteşebbislerin bu önemli gecesi tıklım tıklımdı. Ortaköy eski Feriye Saraylarının karakol binası içine yerleşmiş Feriye Lokantası'nda adım atacak yer yoktu. İçeri girer girmez Vedat Başaran'la karşılaştık, " Bak burada kim var, çok sevineceksin" diyerek odasına götürdü. Meğer Esen Hanım da orada imiş. Tuğrul Şavkay'ın eşine sadece Tuğrul'un bize emaneti diye bakamam. Çünkü o bizim çok eski ve sevdiğimiz bir arkadaşımız. Üstelik belki çoğu insan bilmez ama Esen, Türk kültürünün isimsiz kahramanlarındandır. Yıllardır "operamızın yollarında" oraya buraya koşturur. Üstelik ben, artık madem ki iş ciddiye bindi, Avrupa Topluluğu eşiğinden atladık, bu cefakar sanatçılarımıza toplumumuzun her anlamda selam vermesi gerektiğine iman edenlerdenim. Her ne ise, o gün de uzak değil elbette. Tuğrul tutkulu bir opera meraklısı olarak benimle ilk tanıştığında, operaya merakımı hele Wagner Operaları'na ilgimi öğrenip, çocuklara mahsus bir muziplikle "Biliyor musun" demişti, "benim karım şarkıcı!" Karşısındakinin "şarkıcı" tarifini bir televole kompartımanına çekmesini hevesle umar bir muziplikle! Bu "temaya" bayılan Tuğrul ile son olarak İrlanda'ya giderken nemrut ve ceberrut bir pasaport kontrol memuruna rast geldik. Adam beni ve vizemi uzun uzun inceledi. Evde, patates mühürle yapılmadığına kanaat getirince sordu: "Dublin'de ne kadar kalacaksın?" "20 saat civarında" dedim. Tam 20 saatlik bir giriş müsaadesi verdi. Sıra Tuğrul'da idi. İrlandalı polis Tuğrul'un yeşil pasaportunu uzun uzun, şüphe ile inceledi. Yüzünü daha da ekşiterek sordu: Mesleğiniz nedir? Yeşil pasaportun hangi vesile ile alındığını öğrenmek istiyordu. Tuğrul'un büyük bir keyifle "şarkıcı kocası" dediğini hatırlıyorum. Hiçbir şey anlamayan polis şefi bela kabili giriş damgasını basmıştı. Nereden hatırladık... Bu kadar etraflı anlattık bunları. Söyleyelim. O gece, gerek "Tusid", gerekse derginin genel yayın yönetmeni B. Özükan şükran duyduğum şık bir kadirşinaslıkla Esen Şavkay'ı Tuğrul adına konulan bir ödülü vermeye çağırmıştı. Şimdi kaç sene oluyor bilmiyorum ama Tusid ve Gastronomi Dergisi üç-beş yıldır bir menü yarışması düzenliyor. Bir kaç kez ben de jürisine katıldım. Ulusal ölçekteki bu yarışmanın sektörde çalışanlar için ne denli "kışkırtıcı bir teşvik primi" olduğu aşikar. Yarışmaya katılımın her geçen sene artışından belli bu. Hakeza katılımın muhtevası da her sene daha yaratıcı bir yöne gitmekte.
ÖZEL BİR GECE O gece menüleri ödül alan yarışmacılara ödülleri verildi. Ben "tatlıdondurma" konusundaki menüleri için Mövenpick Oteli ekibine ödülünü verdim. Esen Şavkay'da İtalya'nın en önde gelen aşçılarından Milano Four Seasons'ın baş aşçısı Sergio Mei'nin İstanbul'da Four Seasons Oteli'nde pişirdiği yemeklerin menüsü ile büyük ödülü kazanan ekibe ödüllerini takdim etti. Bu "özel" gece Türk Toplumunun "unutulmaması gerekenleri" unutmadığını göstermesi "Marifet iltifata tabidir " diye başarıyı desteklemesi ve bir sektörün hır-gür olmaksızın kalite etrafında kenetlenebilmesi açısından çok güzeldi. İçimizi geleceğe ümitle ısıttı.
|
|
|
|
|
|
|
|
|