Fiyat endekslerinde eksiklik
Şubat ayına ilişkin enflasyon oranları beklenenin de altında çıktı. Ancak bu fiyat artışları iki önemli kalemi kapsamıyor. Bunlar, hisse senetleri ve konut fiyatları. Bu iki mal fiyatlarındaki değişimin fiyat endekslerinde yer alıp almayacağı dünyada da uzun süredir tartışma konusu. Finansal varlık olan hisse senetlerinin değerlerindeki artış ve azalışlar günlük hayatımızda her an borsa endeksleri ile izlenirken, TEFE ve ÜFE'de yerlerini almıyorlar. İMKB endekslerine göre de son bir yılda fiyatları yüzde 60 üzerinde artan hisse senetleri enflasyon oranlarına dahil edilmiyor. Kiralar tüketici fiyat endekslerinde yer alırken, konut fiyatlarındaki değişimler enflasyon hesabına katılmıyor. Avrupa Birliği ülkelerinde 2000-2003 döneminde konut fiyatları yıllık yüzde 6-7 oranında artmış. Onların da endekslerinde bu artışlar yok. Ancak bunlar ekonomide önemi inkâr edilemeyecek malların fiyatlarına ilişkin göstergeler. Ayrıca makroekonomik istikrarla da ilgililer. Hisse senetleri borsasında iniş çıkışlar, barometre görevi yapıyor. Konut fiyatları fırlarsa bunun anlamı değişik oluyor. Fiyat endekslerinde yer almasalar bile değişimleri merkez bankalarının baş ağrısı durumundalar. Zira, orta ve uzun dönemde bunlar fiyat artışları açısından önemli göstergeler.
Bekleyişleri etkiliyor Öte yandan, hisse senetleri ve konut fiyatlarındaki değişimler, kişilerin ve firmaların servetlerinin değerini, sermayenin maliyetini ve tüketimlerini de etkiliyor. Bu etkileyiş özel sektörün bekleyişlerine yansıyor. Dolayısıyla da fiyat istikrarı ile yakından ilişkili. İşin başka bir yönü ise 1990'larda Japonya'da gözlendiği gibi, bu malların fiyatlarındaki artışların ardından "spekülatif köpükler" içeren bir yapı oluşması. Bu gelişmeyi baştan göremiyorsunuz veya tahmin edemiyorsunuz. Her fiyat artışı veya değişimin spekülatif eğilimlerden kaynaklanıp kaynaklanmadığını bilemiyorsunuz. Bu nedenle, fiyat istikrarından sorumlu merkez bankaları için, bu hisse senetleri ve konut fiyatlarında gözlenen fiyat artışlarının spekülatif olup olamadıklarını anlamak önemli. Fiyatların düzeyi ortada yapısal değişimler, yeni teknolojik buluşlar veya risk faktörlerinden kaynaklanan nedenler yokken yükselirse, bu "köpüktür" diyebiliyorsunuz. Başka bir yöntem de hisse senetlerinde fiyat/ kazanç, konutlar da ise fiyat/kira oranlarının tarihsel düzeylerinden sapıp sapmadıklarına bakmak.
Nasıl önlem alınacak? Bunu bulsanız bile sizi başka bir sorun daha bekliyor. Ne yapacaksınız? Hangi önlemi alıp bu spekülatif köpükleri temizleyeceksiniz? Sessiz mi kalacaksınız, yoksa duruma faizle mi müdahale edeceksiniz? Bu nokta merkez bankalarının hala çözemedikleri bir konu. Tartışmalar sürüyor. 1996 yılında bu tür bir eğilimi fark eden ABD Merkez Bankası Başkanı bir demeç verince New York Hisse Senetleri Borsası sarsıntı geçirdi. Bu olay hala unutulmaz. Bizde Merkez Bankası bu durumu fark edip bir şeyler söylese ve ABD'deki durum ortaya çıksa neler olur, düşünemezsiniz bile. Hisse senetleri ve konut fiyatlarının düzeyi ve değişiminin enflasyona ilişkin endekslerde yer almaması bir eksiklik. Öte yandan, bu mal fiyatlarının kaynaklık edecekleri spekülatif oluşumlar da ekonomik istikrar açısından da önemli bir konu. Sonunda iş merkez bankalarının sırtına yükleniyor.
|