Sömürü denizi biterken
Financial Times gazetesinin öne aldığı ' Almanya'da artan işsizlik ve bozulan geri dağılımı sorunu', Fukuyama'nın acul saplantısı ' Tarihin Sonu' ahkâmına ister istemez gönderme yaptırıyor: - Kapitalizmin sonu gelmiş olmasın? Öyle ya, Almanya hem de sosyal demokrat bir iktidar süresince kendi alt gelir topluluklarını geriletmişse ' biten bir deniz' ile karşı karşıya değil miyiz? Bu biten deniz, sürekli sömürülen yoksulların ummanı. Marks'ın çağrısını güncelleme zamanıdır: - Dar gelirli ve yoksul yeryüzü sakinlerinin zincirlerinden başka kaybedecekleri bir şeyleri yok. Tabii hammadde değişmiştir. Eskiden kölenin zinciri bildiğimiz demirden yapılırdı, şimdi ' yükseltilen değer' sicimlerinden üretiliyor. Buna göre; toplumunuzun ortalama varlık düzeyiyle orantılı olarak ' dar gelir kölesi' iseniz elinizi ve ayaklarınızı bağlayan çağdaş zincirler, dünkü demir halkalardan çok daha kıpırdatmayıcı niteliktedir. Dar gelirli, yoksul, hatta aç-bilaç kişi olsanız da, serbest piyasa kutsamacılığı na yan bakamazsınız. Daha ne yapamazsınız? En önemlisi; vaktiyle millet olarak yaşadığınız ağır çözülüş ve çöküş süreci içinde türeyen 'savaş zenginleri'nin Cumhuriyet'le beraber karşınıza bir tür burjuva karikatürü ve yerli sermaye diye dikilmesine hazımsızlık gösteremezsiniz. Bunların vaktiyle gasp ile, sonra dönem dönem kaba yolsuzluk ile, en kepaze türünden siyasi kayırmacılıkla, gümrük duvarları ile, kökten verimsizliklerine rağmen elde ettikleri servetleri analarının ak sütü gibi helal saymak, size düşen kırıntılara büyük lütuf diye bakmak durumundasınız. Hasılı, sürüyle solcu okumuşlarınıza ve emek edebiyatınıza rağmen artık kapitalizme eleştirileriniz çağdışılık damgası yemeye mahkumdur. Aydın sayılmak için batıcılıkla karışık sıradan bir solculuk geçmişine sahip bulunmanın yeterli kariyer teşkil ettiği bir medyaya ve sanat-kültür muhitine rağmen, kendini küreselcilik denen yeni sömürgeci çarka kaptırmış bütün toplumlar gibi, çağın yükseltilen dini durumundaki kapitalizmi sorgulamanız adeta yasaktır. Oysa 'sürekli kârlılık' aşamasını geçip 'dünyayı toptan özel mülk edinme' hırsını küresel ideoloji haline getirmeye yaklaşan kapitalizmin kendisi insanlığın tepesine çökmüş -Bush çarpı Saddam'a eşit- bir tirandır. Kapitalizm ya kendisini kökten dönüştürecek veya tarihe karışacaktır. Böyle bir dönüşme ise; üç yüz yıldır sertinden esnetilmişine doğru şu veya bu şekilde sürdürülen köleliğin mağdurlarına iade edilmek üzere uluslararası dev şirket varlıklarından ciddi özveride bulunulması demektir. Yoksa bu denizde kapitalizmi besleyecek hidrojen ve oksijen kalmamıştır. Sadece katma değer ve gelir vergileri gibi soygun kırıntıları ile milyarlık perişan kitleleri hayata katmak, yeryüzünü onlarla insanca paylaşmak mümkün değildir. Artık 'sosyal demokrat' ideolojinin vahşi kapitalizme seçenek olmaktan kesinlikle çıktığı ve yeniden seçenek haline gelemeyeceği de bellidir. Financial Times'in sığ tartışmalara yol açan haberi bu gerçeğin öncü ihbarıdır: - Sosyal demokrat Gerhard Schröder'in iktidarında Almanya'da zenginler daha zengin, yoksullar daha yoksul hale geldi. Şahsi servetin yüzde 47'si nüfusun yüzde 10'luk mutlu azınlığına ait. Ülkenin en fakir kesimini oluşturan yüzde 50'lik kitle ise şahsi servetin yüzde 4'üne sahip. Bunlar, gelir dağılımı cehennemlerinden Türkiye ile neredeysedenk rakamlar. Daha da garip olan, Almanya'daki teselli arayışı: Bu haliyle dahi Almanya'daki gelir dağılımı ABD'den çok daha iyi! Batı uygarlığını yeryüzü cennetine giden biricik tasarı olarak kutsamaya devam edenlere tartışmanın ana çevirisini yapalım: - En iyisi Hacı Beşir, o da değirmende yoğurt öğütür. Almanya'da bu durumu hafife alma eğilimi de oldukça ilginç. Konu esastan çok usul boyutlarıyla tartışılıyor. Mesela Berliner Zeitung gazetesi ilgili bakanın istifa etmesi gerektiğine odaklanmış. Sırf, bu kötü verileri açıklama işini yardımcısına bıraktığı için bakan gitmeliymiş: Başbakan bu kadar çaresiz bir bakanı azletmeli! Der Tagesspiegel de verilerin gerçek manzaradan daha dramatik göründüğünü söyleyerek teselli çıkarıyor: - Çok şükür, Almanya'da fakirlik çoğu zaman kader değildir. Tabii Almanların bu konuda esası tartışamamalarını pek yadırgamıyorum. Hâlâ, Nazizmi yaratmışlığın ezikliği içindeki Almanların kapitalizmi kökten sorgulaması kolay değil.
|