| |
|
|
ABD'nin tarihi yok Ortadoğu'nun ise sadece tarihi var
İngilizlerin BBC televizyonunda, hemen hemen her programı izleyenlere bir şeyler öğreten bir "Prime" kanalı var. Bu programlardan birine tutkunum. Programın konusu antikalar. İkişer kişilik iki takım oluşturuluyor. Bunlara 200'er sterlin veriliyor. Bu takımlar, eski eşyaların sergilenip satıldığı yerel fuarlardan ellerindeki parayla eşyalar alıyorlar. Sonra bunların aldıkları eşyalar müzayede salonunda açık artırmaya sokuluyor. Eğer müzayedede satın aldıklarının üzerinde fiyat elde edilirse, "Antika Avı" yarışmasını kazanmış oluyorlar. Bu sırada eşyalar inceleniyor, bir çeşit etnografik tarih dersi alıyorsunuz. Geçen hafta yarışmacı çiftlerden biri, iki Amerikalı gençten oluşuyordu. Bunlardan biri olan 20'li yaşlardaki Amerikalı genç kız, üniversitede Ortaçağ tarihi üzerinde tez hazırladığını söyledi. Programın sunucusu "Neden Ortaçağ'a merak saldınız" diye sorunca, genç Amerikalı şu cevabı verdi: - Çünkü bizim Ortaçağımız yok. Amerikan toplumunun bugünü çok görkemli ama ne yazık ki bizim tarihimiz yok gibi. Bir Ortaçağımız bile yok. Programı bırakıp, genç Amerikalının bu sözlerine takıldım. Acaba tarihi olmamak, iyi mi yoksa kötü mü bir durum? Veya tarihi olmayan Amerika'nın politikacıları ve diplomatları, tarihlerine takılmış olan eski dünya toplumlarının anlaşmazlıklarının özünü ne ölçüde anlayabilirler? Belki de ABD yetkilileri Türk kamuoyundaki Amerikan karşıtlığının içeriğini tam anlayamadıkları için, buna hem öfkeli tepkiler gösteriyorlar hem de bunun yerel siyasetçilerin açıklamaları ile yok edilebileceğini sanıyorlar. Anti Amerikan duyguların arkasında, ABD'nin var olmadığı dönemlerden başlayarak tarih boyunca bugüne aktarılan nice bilgi ve birikim var oysa. Hele işin içinde Irak'ın da bulunması, bu bilgi ve birikimleri, bugüne taşıyıveriyor. Düşünün ki Yavuz Sultan Selim bugünkü Irak'ın bulunduğu bölgeye sefer yaptığında henüz Mayflower gemisi Amerika kıyılarına varmamıştı. Amerikalılar için Irak tarihi, neticede 1950'lerden başlayan bir süreç. Çünkü Irak'ın oluşturulduğu 1920'lerde, Amerika izolasyonizme girmiş ve Milletler Cemiyeti dışında kalmayı tercih etmişti. Ancak Soğuk Savaş'ta İngiltere Ortadoğu'nun güvenliğini Amerika'ya bırakınca, Washington bu bölgeyi anlama sürecine girdi. Onu da yanlış anladı. Çünkü Sovyet yanlısı olmayan bütün Arapları "Batı yanlısı" sandılar. Suudi Hanedanı'nı sevdiler ama Nasır'ı sevmediler mesela. Irak'ın Saddam'ı da Humeyni İran'ı ile savaşınca onu sevdiler ama Saddam Kuveyt'i işgal edince onu da sevmediler. Yani Amerika dış politikasını, tarihe değil bugüne dayalı biçimde oluşturuyor. Gerekirse kuvvetin kullanıldığı, hızlı çözümlere bağlı pragmatik bir dış politika bu. Bizim de içinde bulunduğumuz eski dünyada ise Haçlı Seferleri'nden de önceki kan davalarına dayalı, İslam'daki yol ayrılıklarının da devrede bulunduğu, Osmanlı'nın yükselişini de çöküşünü de içeren bir tarihi anlaşmazlıklar stoku hep devrede. Baksanıza bize. Bir Heybeliada Ruhban Okulu gündeme gelince, Fatih dönemine ilişkin nice konu da gündeme gelmiyor mu? Veya bir Fransız politikacı "Türkler de Bizans çocuğu" dediği zaman nice tarihsel içerikli tartışmalar patladı. Tarihi olmayan ülkelerin dış politika oluşturmaları tabii ki daha kolay. Ama tarihi olmayan ülkelerin eski dünyayı anlamaları da çok zor olduğu için, Amerika kalıcı barış kurmakta zorlanıyor. Nitekim tarihleri birbirleriyle yaptıkları savaşlarla dolu Avupalılar, kalıcı barış anlamına gelen "Avrupa Birliği"ni kendileri kurdular. NATO'yu Amerika'ya kurdurdular ama Avrupa Birliği'ne onu karıştırmadılar.
|