New York,&Londra Milano
Moda dünyası son üç hafta New York, Londra ve Milano moda haftalarını takip etti. Zamanla enerjisini yitiren Londra Moda Haftası'na katılan yeni bir isim var, Ashish. Bu sene ikinci koleksiyonunu sunan Ashish'in koleksiyonları ve tarzı ile ilgili önümüzdeki sezonlarda yorumlar yapmak daha doğru olur sanırım. Bunun dışında bence Londra Moda Haftası'nın tek ve en renkli ismi Julien McDonald idi. 70'li yılların ışıltısını taşıyan bir koleksiyon sunan McDonald okuduğuma göre koleksiyonlarını önümüzdeki sezonlarda artık Paris'te sunmak istiyormuş. Londra'dan sadeliği ve şıklığı ile dikkatimi çeken, aslında 90'lardan beri varolan bir isim ama bu sezon çok daha oturmuş bir koleksiyon sunan Preen. Deneysel, sade, kullanışlı ve farklı tasarımları mavi, gri, beyaz tonlarında ve sadece temel olarak jarse kumaş ile hazırlanmış. Ağırlık ise form çalışmalarına verilmiş. Ceketler, mantolar ise mükemmel, net kesimli... Genç ve farklı tasarımcıları ön plana çıkarması ile bilinen Londra Moda Haftası'nın eski günlerine, enerjisine dönmesini ümit ederim.
NEW YORK'LU RUHU New York'ta Donna Karan, Zac Posen, Narciso Rodriguez, Micheal Kors gibi isimler vardı. Donna Karan'ın Manhattan Rush isimli koleksiyonu her zamanki New York'lu ruhunu yansıttı. Çizgili kumaştan klasik tayyör bir takımla açılan defilede çalışan bir kadının ihtiyacı olan her şey düşünülmüş, diyebilirim. Gece tuvaletleri, sade elbiseler, basic gömlekler... Likralı kumaşları seven Donna Karan bu sefer origamiden yola çıkarak formlarını hareketlendirmiş. Zac Posen ise çok daha Hollywoodvari, Joan Crawford'u anımsatan dore, krem renklerinde daha ışıltılı bir koleksiyon sundu. Sade ve feminen çizgileriyle tanıdığımız Diane Furstenberg'in koleksiyonundaki jarse, basit ama şık elbiseler ise gerçekten çok hoştu. Narciso Rodriguez siyah veya beyazın ağırlıklı olduğu, dar diz altı eteklerin, çok güzel kesimli ceketlerin, bilekte botinler ve stilettolarla bitirilmiş, çok düz ama belirgin denebilecek bir koleksiyon sundu. Milano'da Pollini defilesi ilk göz atmak istediklerimdendi. Rıfat Özbek 20'li ve 60'lı yılların izlerini taşıyan, işlemeli, etnik, grafik ve patchworklu bie koleksiyon hazırlamış. 20'li yılların şapkaları ise koleksiyonun en belirgin aksesuvarı.
GUCCİ VE PRADA Milano Moda Haftası'nın belki de en beklenen defileleri ise, sezonun modasını en çok etkileyen isimler Gucci ve Prada. Aslına bakılırsa Gucci, Tom Ford'un ona yarattığı dünyayı, başarıyı fazla da riske etmek istemiyor. Tom Ford'un eski asistanı Alessandro Facchinetti mavi ve siyahtan oluşan, Rus askerlerini anımsatan silüetlerin olduğu bir koleksiyon hazırlamış. Napolyon yakalar, vücudu saran saten pantolonlar ve kadife; seksi, şık, kadınsı, sert ve net silüetler. Tom Ford'u anımsıyoruz. Prada ise her zamankine göre biraz daha karanlık, daha da sade bir koleksiyon sundu. Ampir, diz boyunda, yün elbiseler, her zamanki bele oturan mantoları, ve dökümlü bluzlar Prada klasiklere tutkun bir marka, kendi klasiklerini de yaratmış bir isim. Her sezon ise onları yenilemeyi, başkalaştırmayı başarıyor. Ama dediğim gibi bu koleksiyon, renklerden volümlere kadar çok daha sade.
HEPSİ FARKLI 2005 sonbahar-Kış için koleksiyonların geneline baktığımızda sadeliğin ön plana çıktığını söyleyebiliriz. Daha düz çizgiler, daha az ara renkler, kaliteli kumaşlar ve iyi kesimler Moda dünyasının en bilinen, en renkli moda haftaları, bir şekilde birbirlerinden farklı. New York daha New York'lu daha sade, daha Hollywood. Milano daha Akdenizli, daha renkli, daha kadınsı... Londra ise daha İngiliz, daha düz, daha konseptüel. Bence Paris Moda Haftası moda haftaları içinde en zengini, homojeni, en farklısı. Bambaşka tarzların, milletlerin toplandığı en geniş moda haftası. Önümüzdeki moda günleri ise Paris Moda Haftası ile devam edecek. İyi bir hafta dilerim.
Dilek Hanif’in TARZI
|