| |
Bir soğuk, bir sıcak...
Türkiye yeryüzündeki gelişmelere "zenginlik üretmek" ya da "para kazanmak" açısından bakmadığı için kendi kendini yiyip bitiren siyasi bir çalkantı yaşıyor. Örneğin, Ortadoğu politikası veya ABD ile ilişkileri, Türkiye'nin "dünya ticaretindeki payı" ile irtibatlandıran tek bir satıra rastlanmıyor. Ülkenin zenginleştirilmesi ve özgürleştirilmesi esas hedef haline gelmeyince de, Türkiye düz yolda yürürken yalpalamaya koyuluyor. AB projesi ülkenin tutarlı bir zıplama sürecini somutlaştırdığı için ona endeksli politikalar siyasal süreci belirli bir tutarlılığa mecbur kılıyor, o süreçten uzaklaşılınca durum "hızlandırılmış trene" dönüyor. Aynı şey Dünya Bankası ve IMF ile ilişkiler için de söylenebilir.
Türkiye, kendi çıkarlarına endeksli uzun vadeli bir politika oluşturmadıkça, ABD ile ilişkileri de esaslı bir düzelmeye uğramayacak. ABD ile ilişkiler dalgalandıkça IMF ile de durum zorlaşıyor. Nitekim, iş dünyasında IMF kaygısı artmakta. Düne kadar ABD'nin yeşil ışığına bakıp, çok fazla titizlenmeyen IMF, şimdi kendi objektif kriterlerini devreye sokmuş bulunuyor. O nedenle süreç uzuyor, süreç uzadıkça "kırılgan ekonomi" konusu en önemli gündem maddesi olmaya doğru sessiz sedasız yol alıyor. Hükümet "pratik çözüm" anlayışı yerine daha derin ve kapsamlı bir küresel strateji oluşturuncaya kadar da, "İskoç duşu" denilen işkence gibi "bir sıcak, bir soğuk" yemeye devam edeceğiz. ABD ile kapsamlı bir ortak çıkar oluşturacak geniş bir Ortadoğu politikası oluşturulamaması, AB konusunda enerjinin politik kavgaya doğru meyletmesi, IMF konusunun hala sallantıda olması işin tatsız yanları.. İngiltere'deki 25 ülkenin çağrıldığı "Filistin'i yeniden onarma" toplantısına, Türkiye'yi "yer kalmadı" diyerek çağırmama, Ortadoğu sürecine Mısır'ın katkısını artırıp Türkiye'yi daha etkisiz duruma düşürme belki de "doğru okuma" yapılamamış olmasının cezası. Ancak dünkü gazetelerde, bu olumsuzlukların yanında insanı yeniden umuda sevk eden gelişmeler de vardı... Onlardan biri, dün toplanan Milli Güvenlik Kurulu'nda "dış politikada" tabuların kırılacağı yolundaki haberdi... Türkiye'yi kendi esiri haline getiren Kerkük, Kıbrıs ve Ermenistan konularında "aklın yoluna" doğru gidileceğinin işaretleri vardı. Radikal, Deniz Zeyrek'in haberinde şimdiki mevcut halin hangi noktaya doğru değişeceğinin özetlerini vermekteydi. Bu yeni öneriler hayata geçerse, Şiiler'le ilişkileri derinleştirecek, Kıbrıs'ta çözüme yoğunlaşarak Papadopulos'u iyice sıkıştıracak, Ermenistan konusunda da kendini Azerbaycan'a endekslemeyecek... Gecikmek Türk'ün kaderi... Yazılan haberdeki akılcılık geç de olsa hayata geçer ise ona da sevinmeli... "Askeri korkular" hep "siyasal açılımlar"ın yerine geçer bu ülkede... Bakalım bundan böyle bu durum değişecek mi?
Bir başka umut verici konu, AB sürecinin yeniden, bu kez TÜSİAD'ın, sivil toplum kuruluşlarının ve medyanın ittirmesiyle güncel hale gelmesiydi.. Hükümet, AB ile ilişkilerinde "ipe un sermiş" görüntüsünden kurtulacak gibi... En muhteşem haber ise Sabah'ın manşetiydi... "Genelkurmay Başkanı Özkök'ün emriyle ordu ihalelerindeki yolsuzlukların haritası çıkarılmış, yeni savaş planı oluşturuluyormuş"... Gazete buna "Cepheden Savaş" başlığını atmıştı... TSK'nın "Alo, ihbar" hattına gelen ihbarlar teker teker inceleniyor ve "Uluslararası ihaleler, inşaat, giyim ve iç tedarik ihalelerindeki" yolsuzluklar sınıflandırılıyormuş. Hamasetle çürümeyi örtmek yerine, kurumu sağlıklı hale getirmek, Türkiye'nin keskin bir dönüşüm yaşadığını gösteriyor... Bir de buna, burayı "iç sömürge" olarak tutmak isteyen zihniyetin KKTC'deki yenilgisini koyun... Ağır ve sıkıntılı bir çalkantıya rağmen yeniden kara görünmüş gibi... Umarız öyledir...
|