| |
|
|
Şam'ın şekeri, Arap'ın yüzü
Sadece Şam'ın değil, Suriye'nin en büyük çarşısı "Hamidiye." Büyük bir "kapalı çarşı." Sultan Abdülhamit tarafından yaptırılmış. "Mithatpaşa Caddesi" de orada. Şam'ın "en işlek" caddelerinden. Hamidiye çarşısının içinde kaybolursunuz. O kadar büyük. Çarşıyı dolaşırken "tamamen kapanmış" bir kadın görürseniz, bilesiniz ki o "İranlı'dır." Suriyeli kadının ise "açık olanı" da var, "biraz kapananı" da. Kimse, kimseyi rahatsız etmiyor. Çarşıda "pazarlık" var, fakat "kapkaç" falan yok.
Hamidiye çarşısının kollarından biri "şekerciler çarşısı." "Şam'ın şekeri" meşhur. "Yüzlerce çeşit" şeker var. Türk olduğumuzu öğrenen şekerci "komşu" diyor ve zorla, bir avuç badem şekerini cebimize koyuyor. Halk, Türkler'e karşı "olağanüstü sıcak."
Vitrinler "ışıl ışıl." "İncik, boncuklarla süslü... Dansöz kıyafetine benzer" bir açık, saçık giysi gördük. Pek çok dükkanın vitrininde vardı. "Bu nedir" diye sorduk. Dükkancı anlattı: - Gelin bunu gerdek gecesi, kocasıyla baş başa kalınca giyer... Kocasının önünde dans eder... Onu baştan çıkarır.
Dükkanın vitrininde "küçücük bir kadın külotu" asılıydı. "Pilli" bir külot. Üzerinde "kırmızı, sarı, yeşil ışık" yanıyor. Dükkancıya onu gösterdik. Güldü: - Herhalde ne işe yarar diye anlatmamı istemiyorsunuz... Suriyeli kadınlar arasında çok moda.
"Arap dünyası" diye bir "ortak dünya" yok. Bu coğrafyadaki her ülke, "farklı bir dünya." Suriye ise "bambaşka." Hamidiye çarşısında Arapça konuşan mı ararsınız, Fransızca konuşan mı, İngilizce, Türkçe, Rusça konuşan mı?
Tespihçiden "bir tespih" aldık. Türk olduğumuzu öğrenince "para kabul etmedi." Para verebilmek için "3 tespih daha" almak zorunda kaldık.
Zaman zaman "ne Şam'ın şekeri, ne Arap'ın yüzü" sözünü kullanırdık. Şimdi eskisi kadar sık kullanamayacağız galiba. "Şam'ın şekeri" gerçekten güzel. Şam'da gördüğümüz Arap'ın yüzü de "Türkiye'ye dönük." Ve "Türkiye'den çok şey bekliyor."
|