| |
'AKP: Pişmemiş aşure'
Utah Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü hocalarından Hakan Yavuz şu sıralar AK Parti üstüne iki kitap hazırlıyor. Biri derleme: Utah'taki konferansa katılan Ziya Öniş, Edibe Sözen, Ali Çarkoğlu, İhsan Dağı, William Hale, Burhanettin Duran, Yalçın Akdoğan ve diğer araştırmacıların makalelerinden oluşacak. Ötekini Yavuz yazıyor: AKP ne tür bir parti; lider partisi mi, kimlik partisi mi, ideoloji partisi mi? Dünkü söyleşimize kaldığımız yerden devam ediyoruz...
* İslami kesimdeki değişimi neye bağlıyorsunuz? Önce 'siyasal' ve 'sosyal' İslam ayrımını yapmalıyız. Sosyal İslam'ın öncüleri tarikatlar ve Nur hareketidir. Sosyal İslam'ın, siyasal İslam'ı kuşatarak bugüne taşıdığını görmemiz gerekir. Erbakan'a göre Batı toptan kötüydü. Fakat Bediüzzaman'a göre Türkiye'nin mesela NATO'ya girmesi şarttı hatta adeta dini bir zorunluluktu. Onda 'anti-Batıcılık' yoktu. Yani siyasal İslam'dan gelen AKP'nin bugünkü Batıcılığının ardında sosyal İslam var. Nurcular ve Nakşiler bunda çok büyük rol oynadı.
* Peki 28 Şubat mı her şeyi hop diye değiştirdi? Hayır, süreç başlamıştı. Erbakan en büyük engeldi. 28 Şubatçılar, Erbakan'ı tasfiye ederek, suyun akışını kolaylaştırdılar.
* Bilerek mi yaptılar? Sanmıyorum. 28 Şubat, yeşil sermayenin ve cemaatlerin önünü kesmeye çalıştı. Bunların öncüsünün Erbakan ve Milli Görüş hareketi olduğunu sandılar, herkes oraya yüklendi. Halbuki Erbakan öncü değil engeldi. Şimdi su akıyor. 1980-2005 dönemine baktığımızda iki aktör güç kazandı, iki aktör güç yitirdi. Anadolu burjuvazisi güçlendi. Onların aradığı 'kapitalist ayetleri' Nur hareketi sağladı. Asker ve bürokrasi ise güç kaybına uğradı. Artık Genelkurmay'ın ne dediğinden ziyade TÜSİAD'ın ne dediği önem kazandı. Bunun fikri öncüsü yeni iletişim alanlarında ortaya çıkan Müslüman 'aydıncıklar'dır. Bu kelimeyi küçültücü manada kullanmıyorum, 'aydın' olmak için uzun bir süreç gerekli.
* Ben bu yeni oluşumu 'Rumeli Aydını' ve hem Arapça, hem İngilizce bilen 'Anadolu Aydını' diye kavramlaştırmaya çalışmıştım. Evet! Anadolu burjuvalarının kurduğu kolejlerde yetişiyorlar. AKP, Türkiye'deki devrimin nedeni değil, bir sonucu. Tabii bu değişime AKP bir şekil verecek mi; ciddi kaygılarım var. Mesela CHP'nin yapması gerekenleri AKP yapıyor. Ama AKP bunu ne derecede içselleştirmiş? Yani ne kadar 'benimsiyor', ne kadar iktidarda kalabilmek için 'mecburen' yapıyor?
* Anadolu-İstanbul çelişkisi yok mu? Dikkat ederseniz MÜSİAD ile TÜSİAD'ın söylemi giderek birbirine yaklaştı. Bu burjuvalar ne istiyor? Pazar istiyor, teknoloji istiyor, yatırım, uluslararası güvence ve hukuk istiyor. Artık Türkiye'ye burjuvazi şekil ve yön verecek. Kıblesi artık Brüksel'dir.
* AKP bir kriz anında ne yapar? Mesela iktidardan düştüğünde... Burjuvazi neredeyse orada durmaları gerekiyor. Aksi halde kimliğini oluşturamadığı için dağılıp gider. Ama AKP parçalansa dahi Türkiye treni rayına oturmuştur. Bunu da Kemal Derviş'in ekonomik reformlarına, Ecevit'in Helsinki'deki (1999) imzasına ve elbette dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Kıvrıkoğlu'na borçluyuz. Son olarak: 2002 seçimlerinde treni sürecek makinist arandı ve bulundu. AKP'nin bugün yaptığı treni sürmektir. Makas değiştirebilir, yavaşlayabilir ama geri dönemez.
* AKP 'lider artı koalisyon' partisidir desem... Evet bu söylenebilir. Lider ve altında yamalı bohça gibi bir parti grubu: Kürtçü ve Türkçü milletvekilleri, liberaller, Milli Görüşçüler. AKP pişmemiş bir aşure henüz.
|