| |
Demirel: "Beşar Esad akıllıdır... Başını belaya sokmaz"
Suriye'deyiz. Şam'dayız. Gözlemlerimizi yazacağız. Ama önce "dünden bugüne, olup bitene" göz atmak şart. Onun için, Suriye gezisine çıkarken Demirel'i aradık. "Nedenine" gelince... Daha önce Demirel'le birlikte de Suriye'ye gelmiştik. "O zamanlar" Abdullah Öcalan, Suriye'deydi. Ve Suriye onu "himaye ediyordu." Teröre, teröriste "yeşil ışık" yakıyordu. Aradan yıllar geçti. "Ya şimdi" durum ne? Suriye hala "terörü bir dış politika enstrümanı olarak" kullanıyor mu? Teröristleri himaye ediyor mu? Demirel'e "bunları" sorduk. Ve zaman tünelinde bir gezi yaptık.
TUTANAKLAR Demirel bir anlamda "devletin hafızası... Tutanakları." Tutanakların "Suriye sayfalarında" neler var? "Beş saatlik bir bölüm" var ki... Günlerce yazılsa bitmez.
İLK SÖYLEM Süleyman Demirel'in Hafız Esad'a söylediklerinden birkaç satırbaşı: * Komşuyuz, Müslümanız. * 940 kilometrelik sınırın iki tarafında, iki dostuz. * Uzun yıllar bir arada yaşadık. * Şu anda buluştuğumuz Şam, 400 yıl Osmanlı idaresinde değil miydi? * Gelin, ilişkileri daha da geliştirelim. * Size gönlümü açıyorum. * Sizi kardeşçe kucaklıyorum. * Geçmiş, geçmişte kaldı, gelin dostluğu ilerletelim. * Sınırı tamamen açalım. Hafız Esad "mutlu bir yüz ifadesiyle" Demirel'i dinliyor.
ESAD'IN SURATI Demirel'in "söylemi" iki bölüm. Birincisi "yukarıdaki" sözler. "İkincisine" gelince: * Ülkenizde bir terörist barınıyor... Himaye görüyor. * Ve bu terörist, Türkiye'de terör icra ediyor. * Siz de buna razı oluyorsunuz. * Bu yaptığınız komşuluğa, dostluğa, kardeşliğe, insanlığa, Müslümanlığa sığar mı? Hafız Esad'ın yüzündeki gülümseme kayboluyor. * Suratı asılıyor.
"İŞTE TELEFON" Hafız Esad: - Hayır... Bu söylediğiniz doğru değil... Ben teröristi himaye etmem... Suriye topraklarında böyle biri yok. Demirel elini cebine atıyor. Bir "kağıt" çıkarıp, Hafız Esad'a uzatıyor: - İşte terörist başının telefonu... Birisi telefon etsin... Karşısına Abdullah Öcalan çıkacaktır... Ve işte bu teröristin adresi... Suriye topraklarında. Hafız Esad "kağıdı" alıyor. "Açıp, okuyor." Sonra da "cebine koyuyor."
SU MESELESİ Bu sırada "havayı yumuşatıcı" ikram faslı başlıyor. Yiyecek, içecek geliyor. Ve Hafız Esad konuşuyor. Hem de saatlerce. Konuşması "su" ağırlıklı. Demirel "dinliyor, not alıyor." Söz sırası yine Demirel'de: - Hayhay, su konusunu müzakere edelim... Nedir istediğiniz? Hafız Esad: - Taksim. Demirel: - Su konusunda taksim olmaz... Tahsis olur... Ne kadar ihtiyacınız varsa, o kadar su tahsis ederiz... Hatta daha fazlasını... Sizi susuz bıraktık mı?.. Susuzluktan kuruyan tek ağacınız varsa gösterin.
VE BUGÜN... "Dünü, dünde bırakalım." Ve "bugüne" bakalım. - Suriye bugün hala teröre yeşil ışık yakıyor mu? Demirel: - Beşar Esad, başlangıçta bu konulara iyi yaklaştı... ABD'ye yanaşır... Fakat İran'dan korkuyorlar... Ben öyle görüyorum. - Sonunda ne olur? - Beşar Esad akıllıdır... Başlarına bela getirecek bir şey yapmazlar... Kendilerine müdahaleyi gerektirecek bir eylemin içine girmezler... Sonucunu biliyorlar... Son dakikada yine gereken manevrayı yaparlar.
SON DAKİKA Demirel "son dakikada yine gereken manevra" sözünün altını çizdi. "Nedenine" gelince... "Demirel-Hafız Esad görüşmesinden sonra" Suriye, Abdullah Öcalan'ı barındırmaya, himayeye devam etti. Ama Türkiye'de "bıçak kemiğe dayanınca..." Türkiye bu uğurda "savaşı bile göze alınca..." Suriye "son dakikada gereken manevrayı" yaptı. Abdullah Öcalan'ı ülkesinden çıkardı. "Sonrası" malum.
ARKASI YARIN "Dünün tutanaklarını özetleyerek de olsa gün ışığına çıkardıktan sonra" bugünün Suriye'sine adımımızı atıyoruz ve... Bakalım neler görüyoruz? "Arkası" yarın.
|