Çiçek: Pastırma yazı bitti...
Kış ortasında ilkbahar veya yazın geldiğini hissettiren geçici hava ısınmasına Anadolu'da "Pastırma yazı" denir... Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek de Türkiye'de yaşanan süreci "pastırma yazı"na benzetiyor. Çiçek, önceki gün atv'deki program sonrası sohbetimizde, hükümetin hız kestiğine ilişkin eleştiriler üzerinde konuşurken bu benzetmeyi yaptı. Eleştirilerde haklılık payı olabileceğine işaret etmekle birlikte, yaşanan sürecin bunda etkisi olduğunu vurguladı. Başta ekonomi olmak üzere, kısa sürede birçok alanda iyileştirme sağlandığını anımsattı. Bununla birlikte önlerinde yapacakları çok iş olduğunu da kabul ederek sözü "pastırma yazı"na getirip ekledi: "Aldığımız tedbirler ekonomide bir iyileşme sağladı. Ama şartlar, alınan tedbirler sonucu bütünüyle iyileşmiş değil. Yapacak çok iş var. Pastırma yazı dönemi bitti. Şimdi hükümetin üyeleri olarak başta bizler olmak üzere, hiç kimse rehavete kapılmamalı. Zorlukların önümüzde olduğunu, Türkiye'nin sorunlarının iki yıl içinde çözülemeyecek kadar çok olduğunu da herkes kabul etmeli..."
Siyasetin finansmanı Adalet Bakanı, son dönemde yine ortaya çıkan kamudaki rüşvet ve yolsuzluk olayına ise "Toplumsal hastalık" olarak bakıyor. Birçok kişinin yolsuzluk ve rüşvetin önüne geçmek için çaba göstermek yerine, "Ben niye bu işten pay alamadım" yakınmasıyla hareket etmesini eleştiriyor. Türkiye'de hala siyasetin finansmanını kontrol altında tutmak için bir yasa bulunmadığını anımsattığımızda ise kişisel çalışması hakkında bilgi veriyor. Hazırlıklarının uzun süredir devam ettiğini, bazı üniversitelerin öğretim üyelerinden de destek aldığını belirterek, öngördüğü düzenlemeyi şöyle açıklıyor: "Bir kişi seçime girecekse, önce ne için ne kadar harcama yapacağını ortaya koymalı. Yani afiş için şu kadar, el bildirisi için şu kadar, miting için şu kadar diye bir seçim bütçesi çıkarmalı. Bunları hangi kaynaktan sağlayacağını da sıralamalı. Yani, 'Ahmet Bey'den 2 milyar, Mehmet Bey'den 500 milyon, Ayşe Hanım'dan bir milyar gelecek, ben de şu bankadaki mevduatımdan 20 milyar koyacağım' diye kaynaklarını belirlemeli. Bunu da aday olduğunda götürüp ilçe seçim kuruluna teslim etmeli. Milletvekili seçildiğinde veya bir bakanlığa geldiğinde, herkes listeye bakıp Ahmet, Mehmet, Ayşe'ye bir çıkar sağlayıp sağlamadığını görmeli..." Çiçek, öngördüğü siyasetin finansmanına ilişkin düzenlemenin soruna neşter olmayacağını da kabul ediyor. "Yine de bir nebze bu işleri azaltır" diyor. Uyarı mektupları Bu aşamada kendisinden bir örnek veriyor. Son dönemde yer sıkıntısından çalışamaz duruma gelen yargı personeline yeni adalet sarayları yaptırmak için ihaleleri açmaya başlamışlar. Bu arada adını vermediği bir yerde yapılacak adalet sarayı için de uzmanlara fiyat tespiti yaptırmışlar. Gelen raporlar, istenen nitelikte bir inşaatın maliyetinin 100 trilyon lira olacağını bildirmiş. İhalede ise 61 trilyon liradan başlayıp, 140 trilyon liraya kadar çıkan teklifler gelmiş. Çiçek, bu aşamada şöyle diyor: "Şimdi, tekliflerin ortalamasını alıp bir fiyat belirleyip, bu işi diyelim ki 90 trilyon teklif edene versek, bu kez 61 trilyon lira öneren ayağa kalkacak. Vatandaş '30 trilyon pahalıya yaptırdılar' diye laf edecek. Diğerine verseniz, bu parayla işin olmayacağını zaten baştan biliyorsunuz." Sonuçta bulduğu yöntemi ise Çiçek şöyle açıklıyor: "Baktım işin içinden çıkılacak gibi değil. Bunun üzerine iki mektup yazdım. Biri Kamu İhale Kurumu'na, diğeri de İçişleri Bakanlığı'na..." Kamu İhale Kurumu'na yazdığı mektupta, "Uzmanlarınızı gönderin ve ihale sürecini baştan takibe alın" çağrısında bulunmuş. İçişleri'ne yazdığı mektupta ise şöyle demiş: "Şuralarda inşaata başlıyoruz. Herhangi bir olumsuzlukla karşılaşılmaması için bugünden itibaren, ihale süreci boyunca gerekli takibatın yapılması..." Öyle görülüyor ki Çiçek de Nasrettin Hoca'nın şu sözüne uyuyor: "Sağlam kazığa bağla da eşek yine senin eşeğin olsun..."
|