Yolsuzlukla yaşamak
Size garip geldi mi hafta başında büyük tantana ile gözaltına alınan Roche firması yetkililerinin hafta sonunda serbest bırakılması? SSK'ya fahiş fiyatla ilaç alımı konusunda, yelekli polisler tarafından kelepçelenip karga tulumba arabalara bindirilen Roche sorumluları, "asrın operasyonu" havasıyla emniyette ifade vermeye götürüldü. Ama iki gün sonra serbest bırakıldılar. Kuşkusuz SSK'nın uzun süredir devam eden bir 'saadet zinciri' çerçevesinde Roche'dan fahiş fiyatla ilaç alımı yapması korkunç. Ama hala süren davada sonucun ne olacağı, kanun ve delillerin ne ölçüde Roche'u suçlu bulacağı belli değil. Aynı şekilde eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral İlhami Erdil'le ilgili davanın detaylarını okuyunca, iddiaların her şeyden çok ev harcamaları ve inşaat masrafları noktasına geldiğini görüyorum. "TSK'da büyük temizlik!" iddiasının geldiği nokta, nereye gideceği belli olmayan manav harcamaları. Bu ve benzeri davalarda, medyatik operasyonlarla gözaltına alınanların kısa zaman içinde suçsuz bulunarak serbest bırakılması, sık sık yaşanır hale geldi. Ankara kulislerine bakarsanız, Enerji Bakanlığı operasyonunda gözaltına alınanların da büyük bölümünün akıbeti de böyle olacak. Bakanlıklarda eskiden beri rüşvet ve yolsuzluğun olduğunu biliyoruz. Ama mevcut davalarda yansıyanlar, ufak çaplı meseleler. Tüm bunlardan nasıl bir sonuca varmak mümkün? Örneğin polis ve yargı, "yasal yollardan delil toplama" ve "AB standartlarında fezleke hazırlama" gibi konularda henüz istenen noktada değil mi? Alelacele toplanan deliller, kamuoyunu ikna etse de, hukuki standartlara ulaşamıyor olabilir mi? Kamuoyundaki yolsuzlukla mücadele arzusunu tatmin etmeye çalışırken, kurunun yanında yaş da mı yanıyor? Tedirgin bürokrasinin kilitlenmesi iyi mi? Daha da önemlisi, büyük bir şevkle Enerji ve Roche davalarında olduğu gibi münferit olaylara odaklanırken, devlet mekanizmasının hala her aşamada yolsuzluk ve rüşvet üreten devasa bir kamu düzeni üzerine oturduğunu unutuyor muyuz? Söylemek istediğimiz bu insanların suçlu ya da suçsuz oluşu değil. Kuşkusuz bu satırların yazarı da yolsuzlukların sonuna kadar takip edilmesini istiyor. Ama ortada bir ciddiyetsizlik, medya canavarını besleyelim derken Türkiye'deki yolsuzluk "sistemi"nin gerçek temelleri konusunda bir körlük olduğu da ortada. Kamu harcamaları bu kadar büyük, bürokratik perde bu kadar kalın, devlet bu ölçüde ekonominin içinde olduğu sürece, yolsuzluk da bu ülkenin yapısal bir unsuru olarak kalacak. Tekerleği yeniden icat etmenin anlamı yok. Bu işin panzehiri kamuyu küçültmek, serbest piyasa dengelerinde rekabet ortamı yaratmak ve milletvekillerine ticaret yasağı gibi etik kanunları geçirmek. Uluslararası yolsuzlukla mücadele kurumu Transparency International'ın her yıl yayınladığı rüşvet ve yolsuzluk listelerinde Finlandiya ve Yeni Zelanda hep "en temiz" ülkeler arasında gelir. Ama inanıyorum ki, Finlandiya'dan 100 bürokrat ithal edip arpalık bakanlıklara dağıtsak onlar da 10 yıl içinde aynı işlere soyunur. Yolsuzluklarla mücadeleye evet. Ama yarım yamalak dosyalar ve medyatik manevralarla bu mücadeleyi zayıflatmaya hayır...
|