| |
Türkiye ne yapabilir?
Ankara'nın Irak seçimlerinin geneline pek olumlu sayılamayacak yaklaşımı, Kerkük özelinde hareket alanını daralttı. ABD ile AB, Irak seçimlerini demokratik sürecin ilk ve umut verici aşaması olarak değerlendirirken ve bu görüş birliğini transatlantik ilişkilerinde yumuşamanın fırsatı görürken, Türkiye'nin meşruiyet tartışması açmaya kalkışmasının, bundan sonra haklı kaygılarına destek bulmasını güçleştireceğini kabul etmek zorundayız. Böyle bir sıkışmayı Iraklı Kürt liderlerin yeni kazanımlar, hatta oldubittiler için bulunmaz fırsat olarak göreceğini de söylemeye gerek yok. Zaten bunun ilk işaretlerini vermeye başladılar bile. Örneğin Irak Devlet Başkanlığı'na aday olan Celal Talabani, bu görevi kabul etmek için "Kerkük'ün eski konumuna döndürülmesi" koşulunu öne sürüyor, "Kerkük üzerinde tartışma artık bitmiştir" diyor. Kerkük'ü "Kürtler'in kırmızı çizgisi" yapıyor.
Masayı silip süpürmek Talabani'nin Irak Devlet Başkanı, Barham Salih'in Başbakan Yardımcısı, Hoşyar Zebari'nin Dışişleri Bakanı, Mesut Barzani'nin Kürdistan Bölgesel Yönetim Başkanı olacağı önümüzdeki dönemde bu çıkışlar ve girişimler tırmanışa geçince Türkiye ne yapacak? Sadece ABD'yi değil, AB'yi de karşısına almak pahasına askeri müdahale mi? Aklı başında hiçbir siyasetçi, hiçbir diplomat, hiçbir asker, hiçbir stratejist, bu seçeneğe katrilyonda bir ihtimal vermiyor. Günlerdir çeşitli çevrelerden uzmanlarla yaptığımız görüşmelerde vardığımız sonuç şu: Türkiye "Tabula rasa" yaparak, yani masayı temizleyerek yeni bir strateji geliştirmeli. Bu strateji haklı kaygılarına uluslararası kuruluşlarda destek aramaya dayanmalı. Örneğin CHP İstanbul Milletvekili ve uzun diplomatlık kariyerinde Türkiye'yi en önemli başkentlerde temsil etmiş olan emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ, yeni Irak politikasının iki ayağı olması gerektiğini söylüyor ve şöyle diyor: İlk ayak, Irak'ın geneliyle ilgili olmalı. Seçim sonuçlarını tartışmanın artık anlamı yok. Tüm dünya bir yerden başlanması gerektiğini, 30 Ocak seçimleriyle bu başlangıcın yapıldığını kabul etmiş durumda. Türkiye artık çabalarını sandığa gitmeyen Sünniler'in de yeni sürece katılmalarını sağlamak yönünde yoğunlaştırmalı. Gerek kalıcı anayasanın hazırlanmasında, gerekse yıl sonunda yapılacak yeni seçimlere kadar Irak'ı yönetecek hükümetin oluşumunda Sünniler'in de sözsahibi olmaları için ilgili tüm taraflar nezdinde sürekli girişimde bulunmalı. Kerkük'ü BM'ye götürmek İkinci ayak ise Kerkük'teki olası tehlikeleri bertaraf etmeyi amaçlamalı. Önce vakit yitirmeden Kerkük il genel meclisi seçimlerini Birleşmiş Milletler'e götürmeli. Bu seçimler için ne kadar seçmen taşındığını, demografik yapısının ne ölçüde değiştirildiğini BM'ye tespit ve tescil ettirmeye çalışmalı. Türkiye bu talebine ilişkilerini hayli geliştirdiği Rusya ve Çin'in de desteğini alabilirse, işini kolaylaştırır. Birleşmiş Milletler'deki girişimin diğer halkaları da Kerkük'te mutlaka nüfus sayımı yapılmasını ve onun ardından seçimlerin yenilenmesini sağlamak olmalı. Elekdağ sonuç olarak şöyle diyor: "Bu çabalar en azından dünyanın Türkiye'nin Kerkük duyarlılığına daha anlayışla bakmasını sağlar, Iraklı Kürt liderleri de daha sağduyulu hareket etmeye, Ankara'nın yaklaşımını dikkate almaya zorlar."
|