| |
Oyunun kuralları
Hükümete AB ile müzakere hazırlıklarını ağırdan aldığı, hatta 17 Aralık öncesi heyecanının gözle görülür ölçüde söndüğü eleştirileri artmaya başladı. Son olarak Ömer Sabancı başkanlığındaki TÜSİAD heyeti Ankara turunda Erdoğan'a ve görüştüğü bakanlara bu konudan duyduğu sıkıntıları anlattı, "Bir an önce başmüzakerecinin belirlenmesini ve çalışacak takımların oluşturulmasını bekliyoruz" dedi. TÜSİAD kaygılanmakta haklı. Zira özel sektör de bir an önce müzakere sürecine hazırlanmak istiyor. Ancak bunun için işbirliği yapacağı kadroların belli olması gerekiyor. Neyse... Çoğu çevrenin "Zaman kaybı" gördüğü, hükümetin ise kendini "Bir takvim uyguluyorum" diye savunduğu bu uzun bekleyişin sonuna geliyoruz. AB Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn'in "Troyka Toplantısı" için 7 Mart'ta Ankara'ya gelişinden önce başmüzakereci herhalde belirlenmiş olacak.
Ufuktaki kara bulutlar Bizi ise atamalardaki gecikmeden çok, müzakerelerin yapılmasını, hatta açılmasını tehlikeye sokabilecek "İklim bozulması" tedirgin ediyor. Hangi birini sayalım? Erdoğan'ın fevri çıkışları (Daha önceki gün Arnavutluk'ta AB'ye yine çaktı: "AB, Türkiye'yi almayacaksa, 'Biz Hıristiyan kulübüyüz' demeli!"), haksız rekabete yol açacak teşvik kararları, Kıbrıs Protokolu için Brüksel'le yaşanan sessiz savaş, nüfus cüzdanlarında din hanesi tartışmaları, misyonerlik atışmaları, sivil toplum örgütlerinin insan hakları ihlallerinin yeniden artış eğilimine girdiği açıklamaları, yabancılara mülk satışında "Vatan toprakları elden gidiyor" feryatları, Irak, özellikle Kerkük konusunda AB'ye taban tabana ters düşen yaklaşımlar... Yetmezmiş gibi bir de "Orhan Pamuk olayı" patladı: Bir İsviçre gazetesinde yayınlanan demecinde Ermeni soykırımını kabul ettiği için savcılıklara sağanak halinde suç duyuruları yağmaya başladı. Haydi, Olli Rehn'in Orhan Pamuk hayranlığını da, AB yetkililerinin "paranoya" sınırlarına dayanan bu tartışmaları tek tek not etmelerini de bir yana bırakalım. Ama sadece birkaçını sıraladığımız bu olayların herhangi birinin müzakere sürecinde ortaya çıkması, görüşmeleri kilitlemeye yetecek. Ya da en azından AB'ye gerekçe yaratacak.
AB'nin kırmızı çizgileri Nereden mi biliyoruz? Hırvatistan'a verilen ve bir kopyası da Türkiye için hazırlanmakta olan müzakere "Çerçeve belgesi"ndeki uyarılardan. Birkaçını aktaralım: * AB Bakanlar Konseyi, Komisyon'un önerisi üzerine demokrasi ve insan haklarının ciddi ihlali gerekçesiyle müzakereleri askıya alabilir. * Üçüncü ülkeler ve uluslararası kuruluşlarla ilişkilerde AB ortak politikalarına uyum şarttır. * AB üyeliğiyle çelişkili tüm uluslararası anlaşmalar geçerliliğini yitirecektir. * Müzakere sürecinde azınlık hakları, sığınmacıların dönüşü konularında ilerleme olmalıdır. Oyunun kuralları böyle. Ya hiç vakit yitirmeden "Hal ve gidiş"imize bu kurallara göre çekidüzen verelim. Ya da "Oynamıyoruz" diyelim. İkisinin arası yok...
|