|
|
|
|
|
Çocuk korumak hiç kolay değil
|
|
İşte son günlerde çok konuşulan koruyucu aile uygulamasının şartları.
Koruyucu aile, Çocuk Esirgeme Kurumu'na göre "Çeşitli nedenlerle öz ailesi yanında bakımları bir süre için sağlanamayan çocukların kısa veya uzun süreli olarak, anne-baba özelliklerini taşıyan kişilerin yanına verilmesi..." Uzmanlar bu modeli sağlıklı buluyor ama her ailenin de 'koruyucu' olamayacağını vurguluyor.
Vicdanı rahatlatmak için koruyucu aile olunmaz
Urla Barbaros Çocuk Köyü'nde yaşanan olaylardan sonra yeniden gündeme gelen koruyucu aile modeli, günümüzde bir 'çözüm' olarak görülmeye başlandı. Ancak yetkililer bu modelin yaygınlaşmasının çok zor olduğunu savunuyor.
Çocuk Köyü'ndeki taciz ve tecavüz iddiaları üzerine "Koruyucu Aile" kavramı yeniden gündeme geldi. Bu ve daha önce yaşanan benzer olaylar, Çocuk Esirgeme Kurumu'nun çocuk yurtlarının varlığının sorgulanmasına neden oldu. Çözüm olarak da koruyucu aile modeli önerildi. Kimsesiz çocukların koruyucu ailelerin yanına yerleştirilmesini savunanlar ise Avrupa ve Amerika'yı örnek gösteriyor. Hatta gelişim psikoloğu Prof. Çiğdem Kağıtçıbaşı yuva ve çocuk köylerinin bir an önce kapatılıp çocukların maddi olarak desteklenecek koruyucu ailelerin yanına yerleştirilmesi gerektiğini söylüyor. Peki koruyucu aile ne demek, nasıl koruyucu aile olunur, hangi durumdaki çocuklar koruyucu ailenin yanına verilir ve gerçekten çocuğun gelişimi için bu en doğru model midir? Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'nun "Çeşitli nedenlerle öz ailesi yanında bakımları bir süre için sağlanamayan çocukların kısa veya uzun süreli olarak, anne-baba özelliklerini taşıyan ücretli veya gönüllü statüdeki uygun aile ya da kişilerin yanında devlet denetiminde bakımlarının sağlanması" şeklinde tarif edilen koruyucu aile uygulaması, gelişmiş ülkelerde model. Bu ülkelerde bakıma muhtaç çocukların yüzde 75'i koruyucu aileler tarafından bakılıyor. Türkiye'de bu model ilk kez 1949 yılında uygulanmış. 1952 yılından itibaren de yaygın olarak uygulanmaya başlamış. Günümüze gelene kadar toplumu koruyucu aile olmaya özendirmek için çeşitli kampanyalar düzenlenmiş. Buna rağmen şu anda bakıma muhtaç çocukların ancak yüzde 4'ü koruyucu aile tarafından bakılıyor. İstanbul'da bile koruyucu aile sayısı 50'yi geçmiyor. Türkiye genelinde ise 536 koruyucu aile var.
SAYI ARTMIYOR Koruyucu aile kavramıyla ilgili görüştüğümüz İstanbul Sosyal Hizmetler Müdürlüğü Şube Müdürü ve Sosyal Hizmet Uzmanı Nermin Fügen Altuntaş kampanyalara rağmen koruyucu aile sayısının artmadığını vurguluyor. Önemli olanın sayı fazlalığı değil, koruyucu ailelerin aldıkları çocukları geri göndermemesi olduğunu dile getiren Atuntaş'a, koruyucu aile olmak isteyenlerde nelere dikkat ettiklerini soruyoruz; "Bir kere şunu söylemeliyim; koruyucu aile olmak isteyenleri kırmızı halılarla karşılamıyoruz. Onları öyle bir incelemeye alıyoruz ki bazen bu durumdan şikayetçi oluyorlar. Hiçbir zaman başvuranlara pembe bir tablo çizmiyoruz. Onlara bir insanın sorumluğunu aldıklarını ve bunun çok zor bir şey olduğunu anlatıyoruz. Kendisine ait olmayan bir çocuğa kendisine aitmiş gibi bakacak, birgün ayrılma ihtimali olduğunu kabullenecek ve birçok sorunlar yaşanabileceğini kabul edecek. Sonra her karşılaştıkları sorunda bizleri aramayacaklar. Bunun mücadelesini verecekler. Çünkü bunu kendileri seçiyor ve kendi çocuklarıyla problemlerle karşılaştıklarında ne yapıyorlarsa aynısını yapmaları gerekiyor. Her an akıllarına bizler geliyorsak, demek ki gerçek anlamda ebeveyn olamamışlar demektir. Çocuk yaramızlık yaptığında veya büyüyüp sevgilisiyle evden kaçtığında bizi aramayacaklar. Bunları göze alacaklarsa bize başvursunlar." Altuntaş başvurudan sonra yaşanan süreci de şöyle özetliyor: "Gerekli şartlara sahip ailelerin başvurusunda görüşmeler başlıyor. Çiftin yaşantıları irdeleniyor, çocukları varsa onlarla görüşülüyor. Evlerine gidiliyor, nasıl bir ortamda yaşadıklarına bakılıyor. Sonra kaç yaşında çocuk istediklerini, cinsiyet tercihlerini öğrenip buna uygun çocukları belirliyoruz. Aileler görmek istedikleri çocuğu seçiyor. Ondan sonra tesadüfen karışılaşıyormuş gibi onları görüştürürüz. Karar kesinleşirse, kurumun psikoloğu çocuğa durumu açıklar bir mukavele imzalanarak çocuk koruyucu aileye teslim edilir. Bu süreç birkaç aydan az sürmez."
ÜCRET DE VERİLİYOR Koruyucu ailelere genellikle okul öncesi çocukların önerildiğini belirten Altuntaş, "Daha iyi ve sıcak bir ilişki kurulabilmesi için bunu öneriyoruz. Yaş büyüdükçe çocukların beklentileri ve uyum süreçleri zorlaşıyor" diyerek yaşın önemini vurguluyor. Koruyucu ailelerin gönüllü ve ücretli olarak ikiye ayrıldığını dile getiren Altuntaş, buna rağmen başvuranlara paradan hiç söz etmediklerini söylüyor: değil. Koruyucu aileyi özendirmek için verilmiyor zaten, amaç destek olmak. Ben hiçbir aileye yaptığım görüşmelerde bu ücretten bahsetmem. Batı'da koruyucu aileye ciddi rakamlar veriliyor ama bu sistem Türkiye'de mümkün değil. Batı'dakilerin yaklaşımı tamamen profesyonel. Bir iş olarak görüyor ve çocuğa öyle bakıyor. Ama bizde aile daha dilekçe aşamasında çocuklara bağlanıyor. İşte bu bağlanma olayı, ayrılma riski korkusu koruyucu ailesinin yaygınlaşmasını engelliyor. Bizde çok çabuk sahiplenme duygusu var. Batı'da aileler biyolojik çocuğuna bile bizim kadar sahip çıkmıyor." Altuntaş, denetleme mekanizmasının iyi işlememesinden şikayetçi: "Biz iyi niyeti suistimal eden bir milletiz. İnsanlar kendi çocuklarına bile tacizde bulunuyor, terk ediyorlar. İyi bir araştırma yapmadan çocuklarımızı ailelerin yanına verirsek bu gibi sorunlar yaşayabiliriz. O yüzden bizim ülkemizde Batı'daki gibi bu kavram yaygınlaşmaz. Yani bütün çocukların koruyucu aileye verilmesi hayal. Bu çok ciddi anlamda takip gerektiren bir olay. Bir çocuğun bize maliyeti 1500 YTL, size 1000 YTL verelim siz bakın desek talep patlaması olur. Ama sonra ne olur? Her aileyi sürekli ziyaret etmemiz gerekir. Bunu nasıl yapacağız? Yani bu iş, para için yapılacak iş değil. Para için gelen bir aileye zaten ben şüpheyle bakarım." İstanbul Sosyal Hizmetler Müdürlüğü'nde görevli sosyal hizmet uzmanı Nermin Fügen Altuntaş, aile seçimine çok özen gösterdiklerini söylüyor.
|
|
|
|
|
|
|
|
|