| |
|
|
Erdoğan Mumcu'nun tepkisini önemse meyecek mi?
Bulunduğumuz coğrafyadan kaynaklanan alışkanlıklardan sıyrılarak "Erkan Mumcu Olayı"na bakmayı denesek mi biraz? Bu alışkanlıkların Mumcu'ya yansıma biçimini görüyoruz: -Zaten o lider olamaz! -Bakanlığı bırakınca ne hükmü kalır ki! -Merkezdeki boşluğu o mu dolduracak yani? -Düne kadar uydu da, şimdi mi uyamadı? Sözünü ettiğimiz Ortadoğulu alışkanlıklardan birinin İngilizce'deki adı "Mobbing"dir. Yazar Adnan Nur Baykal'ın Osmanlı tarihindeki mobbing örneklerini irdeleyen bir kitabının yayınlanmak üzere olduğunu biliyorum. Mobbing, iş yapan ve başarılı insanların, iş yapmayan ama güç sahibi olmak isteyen insanlar ve kalabalıklar tarafından yıpratılıp, yok edilmesi anlamında kullanılıyor. Basında da yok mu böyle örnekler? Adam hiçbir özgün düşünceyi veya dünyalı hiçbir söylemi seslendirmez. Bunu yapmaya çalışan meslektaşlarını yererek ve karalayarak ömrünü sürdürür. Erkan Mumcu genç yaşında politikanın zirvelerine çıkmış. Üstelik siyasi patronlarına da bağımlı olmamaya çalışmış. Açık koyalım meseleyi. Erkan Mumcu'nun ANAP içindeki başkaldırısı bir sonuca ulaşsaydı ve ANAP 3 Kasım 2002 seçimlerine Mesut Yılmaz'ın değil de Erkan Mumcu'nun (veya Lütfullah Kayalar'ın) liderliğinde girseydi, belki barajın altında kalmazdı. Bırakalım Erkan Mumcu'nun siyasal yaşamını. AK Parti iktidarının bütün başarılarına karşın, problemleri de yok mu yani? Bu parti ve lider Erdoğan, kamuoyu önüne sürdükleri pek çok konuda bir adım ileri iki adım geri atmak durumunda kalmıyorlar mı? Bu bir dans dershanesinde olsa "Çok iyi ça-ça yapıyorlar" diyebilirsiniz. Ya da askeri müzedeki bir mehteran yürüyüşüne adım uydurma konusunda bir deneme olabilir bu belki. Ama siyasette buna "Hesapsızlık" deniyor.. Ayrıca bu iktidarın "Dar Çevrecilik" diye bir sorunu yok mu? Yani bunu Erkan Mumcu da içeriden hissedip rahatsız olduysa ve Erdoğan'ın "Mutfak Kabinesi"ne asla giremeyeceğini ve hiçbir temel konuda politik katkıda bulunamayacağını hissettiyse, istifa etmesi erdemli bir davranış değil mi? "Lider", "Patron", "Reis", "Beyefendi", "Şef" gibi sıfatlarla anılan "Tek Adamlar", Erkan Mumcular'ın tepkilerini değerlendirip durum muhakemesi yapabildikleri oranda güç kazanırlar. Ayrıca Tayyip Erdoğan'ın en azından gelecek genel seçime kadar güçlü ve başarılı olması, hem sosyo-politik hem de ekonomik açıdan, tüm Türkiye'nin ve dünyanın beklentisidir. Ama burası bir demokrasi olduğuna göre siyasi alternatifin var olması ve güçlenmesi de gerekiyor. Dün Fehmi Koru durumu çok iyi özetlemişti Yeni Şafak'taki sütununda: -AK Parti bu istifayı siyasette bir yenilenme amacıyla değerlendirebilir. Erkan Mumcu'nun istifasına gerekçe olarak sunduğu şikâyetlerin toplum açısından bir önemi yok, ancak o eleştirilerin partinin ve hükümetin çalışma tarzından kaynaklanan bazı yanlışlıklara ışık tuttuğu da açık. O eleştirileri olumlu gözle değerlendirip yanlış uygulamaları geride bırakabilir hükümet.. Ülkenin şu anda ihtiyacı olan, istikrarlı ve kendine güvenen bir iktidardır. Dünyanın şartları da Türkiye'de öyle bir hükümetin bulunmasını gerektiriyor.
|