 |  |
Benim ümidim küresel ısınmada
İnsan dertlenecek maraz arıyorsa bulur. Üzülmek istiyorsan, bulutlara bile içlenebilirsin. Şairin dediği gibi, "içlenmek sanatında pek usta" olanların başında da bizim Engin Ardıç gelir. 20 küsur yıldır içlenmediği konu kalmadı, naturası da sağlammış, başka biri olsa çoktan kanser olurdu. Çoğu zaman şekvalarına katılmamak da mümkün değildir, kafayı bir kere hırtlıklara taktın mı, görmeden edemezsin. Şarkta, "yaygın riyakarlık"tır kudurtan adamı.. Gözünün içine baka baka yaparlar. Sonra sütten çıkmış ak kaşık gibi sahneye çıkarlar, üstüne de fetva verirler, güzellikler ve dürüstlükler üzerine. Deli diye içeri tıkmayacaklarını bilsem, sadece basına musallat olmuş bazı unsurlar yüzünden gidip Avrupa'dan iltica talebinde bulunacağım ama bu da olacak iş değil. Ben de başka bir formül geliştirdim. Kaçık gibi her şeye gülüyorum artık. Roche skandalı mı patladı? Basıyorum kahkahayı... Rutin bir işleyişe, skandal dendiği için... Keçilerin bile otlamayacağı yerlere Ankara'nın gömdüğü 200 milyar dolarlık yatırım enkazı dururken, ekmekten 50 gram tırtıklayan fırıncının vatan haini ilan edilmesine, ağlar mısın, güler misin? Bir yanda, Orhan Pamuk durup dururken 1 milyon Ermeni'yi temize havale ederek başını derde sokuyor, öte yanda JİTEM'i hiç hatırlamayanlar bu muhalif şahsiyetin boynuna ip geçirmeye çalışıyor. Çetin Altan geçen gün, Şark yazarları neye benzer, diye soruyor ve İncili Çavuş'a cevaplatıyordu: Balıkçılara benzer. Balıkçı, balık tutar, Şark yazarı dilini tutar. Ben eksiği tamamlayayım: Şark'ta, bazıları da dilini tutamayanları tutarak geçinir. Samimiyet haramdır Şark coğrafyasına, buralarda içinde fırsatçılık, kolpacılık ve katakullicilik olmayan bir ilişki kurmak zordur. Balataları sıyırmamak için de, gülmekten başka bir savunma mekanizması yoktur. Herifçioğlu, 120 bin askeri ve bomba yüklü gemileri ile Amerika'nın Irak'a demokrasi getirmesini bekliyor, işgali, Normandiya Çıkarması gibi anlatıyordu. 1 yıl sonra 100 bin kişi öldü. Koca bir halk, Evangelistler ile Şiiler arasına sıkıştırıldı, fakat bizimki tınmadan yazmaya devam ediyor. Belli ki hepimizi kudurtmak için yapıyor. Vallahi bu ortamda, Ömer Madra'nın Açık Radyo'daki içlenmeleri bile bana terapi gibi geliyor. Her sabah temcit pilavı gibi küresel ısınmayı getirse de gündeme, Rusya'daki ayıların, mevsimlerdeki değişiklikten ötürü kış uykusuna yatmadıklarını, genleriyle oynanmış gıdaları, Davos'a karşı Porto Allegre'leri koysa da kahvaltı soframıza, kör olayım ninni gibi geliyor bana, hiç olmazsa bir sürü patavatsızlıktan korunmuş oluyorum. Yoksa bu meslekte, 4 günlük çalışmanın 5 gün sayılması da yetmez, 5 yılda emekli olmamız gerekirdi. Bu arada, Alaska'daki göller de kurumaya başlamış. Sevinmedim desem yalan olur. Af buyurun ama dünyanın kökten düzeltilmesi sorunsalını bendeniz, ne insanlığa ne de siyasal hokkabazlıklara bıraktım, bütün umudum küresel ısınmada. Tepe tepe kullanılan doğanın, insanoğluna esaslı bir ceza vermesinden daha adil ne olabilir?
|