En büyük yabancı sermaye
Yıl 2000. Ekonomik programı anlatmak üzere Boston'dayız. Oteldeki odama yeni girmiştim ki, kapı çalındı. Heyetten bir arkadaşım heyecanla "üçüncü GSM ihalesi 3 milyar dolarla sonuçlandı" dedi. Rakam şaşırtıcıydı. O tarihte uygulanmaya çalışılan programın önemli bir varsayımı, 2000 yılında gerçekleştirilecek 6,7 milyar dolarlık yabancı sermaye girişiydi. Bu para gelecek, TL karşılığı Hazine'ye verilecek, bunun sonucu sistemde likidite artacak ve faizler düşecekti. Rezervlere eklenecek tutarlar ise işin başka yönüydü. Bu hedefe ulaşmak, Türk Telekom'un özelleştirilmesine bağlıydı. Ancak, o cephede işler iyi gitmiyordu. Telecom İtalia'nın da içinde bulunduğu konsorsiyumun 3 milyar dolarlık teklifi adeta bir can simidi oldu. Türk ekonomi tarihinin en büyük yabancı sermaye girişi bu işlemle gerçekleştiriyordu. Tabii, işler yine umulan şekilde gitmedi. Bir çok bürokratik ve rekabetçi engeller, bu paranın Hazine'nin hesaplarına girmesini Şubat 2001'e kadar geciktirdi. Para geldiğinde, planı yürürlüğe koyup faizleri aşağı indirelim derken kriz çıktı. Hazine "borçlarını ödeyemedi" gibi bir durumda kalmamak için parayı burada kullanmak zorunda kaldı. Avea yöneticileri ile toplantı yaparken, bu sahneler gözümün önünden geçti. Sorunlarını büyük ölçüde çözmüşler. Genç, dinamik ve yaptıkları işe inanan yönetim kadrosu ile 2004 yılında önemli başarılara imza atmışlar. Arkalarına da Telecom İtalia'nın araştırma bölümünü alarak, yeni ürün ve hizmet açısından önemli bir sinerji yaratmışlar. Genel Müdür Cahit Paksoy "Ortaklarımızın sinerjisini kullanıyoruz, maliyeti düşürüyoruz. Bu bizim için çok önemli bir avantaj" diyor. Teknoloji üretebilen ve iyi yönetişime sahip kurumların başarılı olabildiği bir dünya düzeninde, buna paralel biçimde örgütlenen Avea'nın, önümüzdeki yıllarda ülkemize yapacağı katkıların giderek artacağı inancındayım.
|