| |
Mehmet Teoman 'öldürülünce' Nükhet Duru ne yaptı?..
Akşam üzeriydi, Nebil Özgentürk telefon etti, dedi ki "Savaş çok üzücü bir haber vereceğim sana. Biliyorum yakın arkadaşın, sevdiğim bir insandır ama haber ajansı sorumlusu olarak bilmen gerekir diye aradım. Mehmet Teoman vefat etmiş maalesef." Dünya başıma yıkıldı sandım. Bin yıllık dostum Mehmet Teoman apansız yitivermişti demek. O hayat dolu, sıcak, sımsıcak yüreği susuvermişti öyle mi?
Sayfada yer ayıralım Hemen yazı işlerine koştum. Tanıyanı, seveni çok olduğu için herkesin yüzünde şok ifadesi gördüm o an. Sonra çaresiz haberin detaylarını toparlamaya başladım. Merkez Haber Ajansı'ndaki arkadaşlara "Hemen detaylandırın olayı. Mehmet'in hayat hikayesini de tez elden çıkarın. Ben Magazin Servisi'ne gidiyorum Şengül Balıksırtı'yla bir konuşayım.
Usulü ne? Az sonra odasındaydım Şengül'ün. Duyunca o da çok kötü oldu ve "Gencecik adam. Hiçbir şeyi de yoktu. Nasıl olur be abi" diyebildi ancak. "Nükhet'i bir ara istersen" dedim. Haklı olarak reddetti. "Ben açıp ölüm haberi veremem abi" dedi. Telefonu bana verdi ki usulünce söyleyeyim. Bu işin usulü nedir ki diye düşünerek tuşladım numarasını. Çaldı açıldı ve bağıra çağıra bir ses geldi karşıdan: - Allah Allaaah!: Nasıl olur yaa? Nasıl olur böyle bir şey? Anladım ki tam o sırada bir başkası da diğer telefondan arayıp söylemiş acı gerçeği. Nükhet de isyan ediyor kadere. Sonra ürke tırsa fısıldadım: - Nükhet'im Savaş ben. Başın sağ olsun. - !!!!!! - Nükhet orada mısın? Başın sağ olsun çok üzüldüm. Yine sessizlik ve ardından Nükhet'in kuşku dolu sözü: - Ne oldu ki Savaş hayırdır? İçimde bir şey yırtıldı sanki. Haberi yokmuş meğer. Eyvaaah dedim kendi kendime. Ne yapacağım şimdi. Sonra tekrarladı: - Ne oldu Savaş anlatsana çıldırtma beni ne olur - Nükhet... Canım kardeşim... Maalesef... Maalesef Mehmet'i kaybettik. - Hangi Mehmet'i? - Mehmet Teoman'ı kaybettik canım. Bir feryat koptu ki öyle böyle değil. Ağlama kriziyle karışık peş peşe geldi soruları: - Nasıl olur Savaş? Aslan gibi adam. Nasıl olur? Nerede, ne şekilde? Ne zaman? - Vallahi bilmiyorum daha. Ben de hem acı haberi verip hem ne yaparız diye aramıştım seni. - Ayy Ayşegül'e (Atik) duyurmayalım hemen ne olur. Mahvolur kız. - Tamam ben kapatıyorum hangimiz ne haber alırsak bildirsin öbürüne.
Her şey hazır Ajans katına indiğimde çocuklar tüm cemaziyülevvelini dökmüşlerdi Mehmet'in. Nerede doğdu, nasıl büyüdü, nasıl bu kadar sevildi, başarılı oldu? Ben de Ekrem Çatay'ı aradım ardından. Mehmet, Elmavizyon'a program yaptığı için patronudur, her durumu bilir diye aradım Ekrem Ağabey'i, ama çıkmadı telefonu. Sonra da kızdım kendime, "Şimdi o hemen olay yerine gitmiş ailesine yakınlarına moral veriyordur, nasıl açsın telefonu, dedim içimden. Gözüm televizyona takıldı. Baktım atv haber yayında. Hemen haber vermeliyim diye Murat Demirel'i hem de reji odasında buldum. Murat o kadar telaşın arasında "herhalde dünya yanıyor" diye düşünüp geldi telefona sağ olsun. Söyledim ve kapattım hemen.
Ne yitmesi? Biz de yukarıda sayfada yerini ayırdık, detay bilgileri beklemeye başladık. Az geçti ki yine telefonum çaldı ve Şengül aradı bu kez. Sesini duyunca "tamam" dedim "bütün bilgileri aldı Şengül herhalde." Sordum: - Nasıl olmuş Şengül evde mi, sokakta mı? - Savaş abi sen bizle eğleşiyon mu Allahaşkına? Adam turp gibi, ne ölmesi, ne yitmesi? - !!!!!!!!! - Şaka mı yaptın sen abi? Böyle şaka mı olur hiç yakışmadı. - Şee.. Şeeey.. Şengül.. Saa sahi mi söylüyorsun. Ölmemiş he mi? - Ölmemiş tabii. Şimdi Nükhet aradı beni. Konuşmuş Mehmet'le. Perişan etmişsin kızı da ha!..
Ömrü uzadı Telefon elimde kala kaldım. Bir yandan da göz ucuyla atv haber'i seyrediyorum. Maazallah bir altyazı filan geçer, duman oluruz. Önce orayı arayıp durumu düzelttim. Sonra da Nükhet'i aradım yeniden. İşi pişkinliğe vurup konuştum: - Adamın ömrünü uzattık be Nükhet. - Yaa duman ettin beni ha Savaş. Nasıl ettin bunu? Biraz daha konuştuk aramızda. Daha doğrusu biraz daha fırça yedim ve kapattım güç bela. Yaktın beni Nebil Ardından elim sinirden titreye titreye Nebil'i aradım ve "Yaktın beni arkadaş" anlamına gelecek şeyler söyledim. Ayrıca iki Adanalı olarak sadece bizim anlayacağımız bazı özel cümlelerle "Saygılarımı sundum" Nebil'e. Çok üzüldü ve "beş dakika sonra ararım" deyip kapattı.
Meğersemse Aradı da.. Anlattığı şuydu Nebil'in: - Savaşçım ben BKM'de Cem Yılmaz'ı izlemiştim tam. Ardından kuliste oturduk laflıyor, gülüp gırgır yapıyorduk. Cem Yılmaz'ın telefonu çaldı. Arayan Nil Karaibrahimgil'di. Ağlayarak haber vermiş Cem'e. "Mehmet abi öldü Cem ühüüüü"diyerek konuşmuş. Cem dondu kaldı bu habere. Çok üzüldü çocuk. Sonra herkese yayıldı ve herkes koptu. Ben de hem arkadaşın olduğundan hem de haberci insiyakiyle sana haber vereyim diye açtım. Meğer Nil besteci Teoman Alpay'ın öldüğünü söylemek isterken yanlışlıkla Mehmet Teoman demiş. Üzüldük ama kime? Sonra sefilleri oynar bir haldeydim ki yine çaldı telefonum. Bu kez Nükhet beni arıyordu; "Hadi hadi bir de sen üzülme o laflarıma. Öyle panikledim ki onun için öyle dellendim. Mehmet'le bir daha konuştum ve kahkahalarla güldük karşılıklı. O da Teoman Alpay'ın vefat ettiğini bilmiyormuş. Kendi dirilmesine sevindi ama Teoman Hoca'ya gerçekten de hepimiz gibi o da çok üzüldü. Nur içinde yatsın..."
|