|
|
Hastalık döneminde hayattan kaçmak yerine, ona sıkı sarılın
* Her hastalık insanı mutlaka bunalıma sokar mı? Her fiziksel hastalık insanı krize sokar. Bu kriz reaksiyonları bazen kısa zamanda geçer ve hasta normale döner, bazen ise psikolojik tepki patolojik olur ve tedavi gerektirir. Hastalıktan dolayı üzülmek normaldir ama kişinin hasta olduğu için kendisine üzülmesi 'depresyon'dur. Kişi bir kaygı ve panik yaşadı diyelim; örneğin kalp krizi geçirdiğini öğrendi. Huzursuzluk ve kaygı yaşarsa, bu iki-üç gün boyunca normaldir. Ama bu durum üç, dört gün sonra hâlâ aynı duygularla devam ediyorsa, hasta sıkıntıları üzerinde taşıyıp, tedaviyi reddediyorsa, riskli davranışlarını sürdürüyorsa, o zaman sorunlu bir ruh yapısına dönüşmüştür. Kanser olduğunu öğrenen bir kişinin, bunu kabul etmenin ötesinde, bütün geleceğini kanser hastalığına göre bağımlı hale getirmesi ya da başka sebepten olan yakınmalarını bile kansere atfetmesi normal değildir. Bu tür davranışlar psikolojik destek ve tedavi gerektirir. Kişinin bireysel özellikleri, kişilik yapısı, yaşamla ilişki biçimi bir bütün olarak hastalığın algılanmasını etkileyecektir. Hatta, bu noktada kişinin inançları bile devreye girer. Hastalığın ilk aşamada doğru algılanması önemlidir. Bunun için hekimlerin doğru bilgiyi hastanın anlayabileceği biçimde vermesi gerekir.
* Hastayken hep iyimser mi olmak gerekli? Sıklıkla, psikoterapinin "Bardağın dolu tarafını gör" gibi algılandığını gözlemekteyim. Psikoterapi aslında bardağın dolu tarafının da boş tarafının da görülmesini sağlamalıdır. Gerçeğin inkarı kadar, felaketleştirme de yanlıştır. Bilim, gerçeğin objektif, sanki üçüncü gözle dışardan bakıyormuş gibi tespitini sağlamalıdır. Ardından, tedavi seçenekleri içinde bilim ve teknolojiden yararlanarak çözüm üretilmelidir. Hasta tedavi döneminde psikoterapiden yararlanırsa, hastalığın negatif ve pozitif yönlerini görüp gerekeni yapabilir. Gerçeği kabullenmek ve umutla yeni bir gerçek yaratmak mümkündür. Kişinin beyinsel ve psikolojik uyumu tedavinin önüne geçerse, tedaviden olumlu sonuç alma potansiyeli yükselir. Biz hastalığın tanı aşamasından itibaren psikolojik hizmet verebilirsek, hastanın hayatla ve hastalıkla uyumu kolaylaşır, yaşam süresi ve yaşam kalitesi olumlu etkilenir.
* Tedavi süreci içinde çalışmayı öneriyor musunuz? İnsanlar tedavi sürecinde sadece kısıtlamalar için üzülmesin. Yapabileceklerinin üzerinde odaklansınlar. Yoğun bakımda yatan bir hastanın, bedeniyle dış dünya arasındaki ilişkisi sınırlandırılmıştır. Ancak beyinsel olarak, psikolojik açıdan dünya ile olan ilişkisini devam ettirmelidir. Yani televizyon izleyecek, kitabını okuyacak. Eğer bir işadamı ise danışmanlık görevini bile sürdürebilir. İnsanlar işlevsel olduklarını ne kadar hissederse, bedenleri de o kadar işlevsel olacaktır. Sol kolu kırık bir hasta, sağ kolunu kullanacaktır. Hayatla ilişkileri işlevsel olan, psikolojik anlamda hayatı çok yönlü kavrayan, o zamana kadar mesleki, psikolojik ve sosyal etkinliklerini ortaya koyan insanlar, bir süre üzüntü yaşasalar bile, yeni duruma daha kolay adapte olur. Onun için özellikle hayat devam ediyor ve her birimiz yaşadığımız sürece işlev gören her gücümüzü doğru biçimde kullanacağız.
|