|
|
Değişmeyen bir gelenek
CHP 13. Olağanüstü Kurultayı'nın ilk raundu bitti. Peki geride ne kaldı? Hafızalarımızda derin bir iz bırakan 'yumruklar ve uçuşan sandalyeler' dışında doğrusu pek bir şey kalmadı. Ne siyaseten yeni bir açılım getirildi, ne de demokrasi adına şenlikli bir yarış yaşandı. Aslında bu, Türkiye'deki parti içi demokrasi geleneğinin bir çıkmazı. Çünkü bu yolla, Ecevit'in ilk genel başkanlığı dışında parti liderliğini almış bir örnek yok. Bu gerçek sadece sol partilere özgü de değil. İster sağda ister solda olsun, parti içi mücadeleyle iktidar değişmiyor. Bunun en güzel örneği de bizzat Deniz Baykal'dı. Üç kez Erdal İnönü karşısında aday oldu, üçünü de kaybetti ve çareyi partiden ayrılarak CHP'yi yeniden kurmakta buldu. Ortada bunu sağlayacak 'parti demokrasisi' olduğunu da sanmıyorum. Parti içi mücadele, yeniden yapılanmanın bir aracı değil, tam aksine siyasi enerjiyi boşaltmanın bir yolu olarak değerlendiriliyor. Bir partili bu durumu şöyle değerlendiriyor: "Partililer, delegeler ve halk kurultaydan kurultaya taşınarak bir çeşit demokrasi keyfi yaşadığını sanıyor ama her kurultay biraz daha umutsuzluk yaratmaktan öteye geçmiyor. Bu nedenle parti içi demokrasiyi yeniden oturup düşünmek gerekiyor." Son kurultay da benzer bir sonuçla noktalandı. Ne iktidar memnun kaldı, ne muhalefet mutlu oldu. Şimdi gözler eylülde yapılacak Olağan Kurultay'da. Kulislerde konuşulan o ki, topluma yansıyan kurultay görüntüleri, bırakın yeni bir umut yaratmayı, mevcut güveni de sarstı. Bu nedenle de eylülde ne olacağına ilişkin şimdiden kimse bir şey söyleyemiyor.
|