Hangi medya?
CHP lideri Deniz Baykal dünkü Kurultay'da bir kısım medyaya ağır eleştirilerde bulundu. "Medya CHP'ye karşı Haçlı Seferi başlatmıştır" dedi. "Bunlar, CHP yönetimini kendi işlerine geldiği gibi değiştirmek için bu kampanyayı yürütmektedir" dedi. Baykal, aynı zamanda medyanın desteğiyle işbaşına gelen liderlerin iktidarları döneminde 80 milyar dolarlık banka hortumu gerçekleştirdiğini söyledi. CHP lideri, aynı zamanda zırhlı arabalara binenlerin, plazalarda oturup, duvarların arkasındaki evlerinde yaşayanların partisine müdahale etmeye çalıştığını söyledi. Baykal'ın sözlerinde doğruluk payı var, ama bu sözler eksik. Siyasetçiler, genelde bir basın kuruluşunu eleştirmek istediklerinde "medya" sözcüğünü kullanıyor. Siz istediğiniz kadar siyasete müdahale etmekten kaçının, hükümetle ilişkilere özel özen gösterin, istediğiniz kadar siyasi pazarlıkların dışında kalın. Bir siyasetçi çıkıp medyayı toptan suçladığında herkes aynı kazanın içine giriyor. Bizlerin Merkez SABAH'ta uygulamaya çalıştığımız gazetecilik anlayışı bir anda yerlebir ediliyor. Bu işin doğrusu i'lerin noktasını koymaktan geçer. Açık konuşmak gerekirse, hangi grubun CHP Kurultayı'na müdahele etmek istediğini açıkça söylemekten geçer. Medya dediğiniz zaman, bu işe objektif bir biçimde yaklaşmaya çalışan kurumları da genel potaya atmış olursunuz. Oysa ortada olan bir gerçek vardır. CHP Kurultayı'na müdahale eden, Baykal'ı devirip yerine başka bir isim getirmeye çalışan Doğan Grubu'dur. Doğan Grubu, özellikle Milliyet Gazetesi yoluyla CHP Kurultayı sonucunu belirlemeye, en azından etkilemeye çalışmıştır. Bu bizim bugüne kadar yaptığımız eleştiriler doğrultusunda bir davranıştır. Bu grup şu anda hükümete müdahale gücünden yoksundur ama, "çocukluk hastalığı" yakalarını bırakmamaktadır. Bakan belirleme, başbakan atama alışkanlığı yakalarına yapışmış bir kere. Şimdi TMSF Başkanlığı'na, Rekabet Kurulu Başkanlığı'na da soyunmuş olan bu grup ve başı, siyasete müdahale hastalığından kendini kurtaramadığını açığa vurmuştur. Doğan Grubu, hükümeti etkileme, bakan tayin etme gücünü kaybetmenin acısını CHP üzerinden çıkarmaya çalışmış, CHP'ye genel başkan atamaya kalkmıştır. Biz Baykal'ın deyimiyle bu grupla birlikte "medya" adı altında anılmak istemiyoruz. İlk günden ilan ettik, bakan atamak, hükümet devirmek, başbakan belirlemek gibi bir tavrımız olmayacak. CHP'ye genel başkan atama işimiz ise hiç olmayacak. Bunlar, vatandaşın, seçmenin, partisine gönül vermiş delegenin, siyasetçinin işidir. Biz, siyasetteki gelişmeleri, tartışmaları size yansıtırız. Köşe yazarlarımız, dünya görüşlerine göre bu olayları yorumlar. Ama sonuçta kararı, halk verir. Bizim sizin adınıza karar verme hakkımız yoktur. Avrupa Birliği yolunda ilerleyen Türkiye'de hiçbir medya grubunun da hakkı kalmayacaktır. Her olay, onların gerçek yüzünü, Türkiye'yi yönetme hırslarını açığa vuracaktır. Çünkü, bu onların genlerine işlemiş bir hastalıktır. Bunun tedavisi de mümkün görünmemektir. Çünkü onlar Ankara ile ilişkileri içinde büyüyüp serpilmiş, o sayede özel uçaklara, yatlara biner olmuştur. Biz bu işin içinde olmayacağız. Cumhuriyet'in kurucu ilkelerine, laiklik değerlerine saygı içinde, inandığımız gazetecilik mücadelesini sürdüreceğiz. SABAH, sizin siyaseti de doğru izlemenizin en iyi adresidir. Çünkü Merkez SABAH, siyaseti dizayn etme mikrobundan kurtulmuştur. Bu olay bile bağımsız bir SABAH'ın Türkiye için öneminin en iyi göstergesidir.
|