|
|
Kadınlar neredeydi?..
Birbirlerine pet şişe atarken onları gördüm... Birbirlerine korkunç bir hırsla küfür ederken, el ve kol işaretleri yaparken onları gördüm... Gözlerindeki hiddeti ve nefreti gördüm... Hangi hırslar, hangi tatminsiz duygular bu insanları bu kadar hiddetlendirebilir, bu kadar saldırganlaştırabilir, diye düşündüm?.. Tuttukları lider kazandığı zaman neyi kazanacaklardı acaba?.. Ya kaybettiğinde neyi kaybedeceklerdi?.. Kazanılacak ve kaybedilecek sadece CHP'miydi?.. Bir partiye duyulan müthiş bir bağlılık mıydı böylesine hırslandıran, öfkelendiren, hiddetlendiren, nefreti yaşattıran?.. Yoksa, kendi hayatlarının çok başka mecralarında, yaşanamamış mutluluklar, tatmin edilememiş egolar, hissedilememiş aşklar ve sevgiler mi vardı?.. O hiddetin, o şiddetin, o nefretin ortasında fazla bir kadın göremedim... Hemen hepsi erkekti... Hemen hepsi, erkekliklerini kadınsız bir dünyada yine erkeklere karşı gösteriyorlardı... Hepsi CHP'liydi... Ya da hiçbiri CHP'li değildi... Böylesine bir tatmin... Benim tatminim değildi... Onları kendi dünyalarında bıraktım... Yağmurlu bir İstanbul gününde, gazetedeki odamdan dışarıyı seyrettim... Yaşadığım ve yaşayamadığım mutluluklar geçti gözlerimin önünden... Yaşayamadığım mutlulukları da bundan böyle yaşamaya karar verdim... Yağmurlu bir İstanbul gününde, önümdeki ekranlarda, hiddet, şiddet ve nefret varken, ben çok uzaklardaki bir Yunan adasını hayal ettim... Şimdi orada da, rüzgar esmekte, yağmur yağmaktadır... Etrafta turist yoktur... Ada kendi halinde, kendi ahalisiyle başbaşadır... Sakinleri, küçük gruplar halinde, cafelerde oturup çene çalmakta, keyifle gülmekte ve tavla oynamaktadır... Adriyatik'in dalgaları, limanın kıyısındaki dalgaları vurmaktadır... Bir huzur vardır şimdi oralarda... Bir yağmur, bir yalnızlık, biraz da bir hüzün vardır o Yunan adasında... Basıp çekip gitsem mi şimdi o Yunan adasındaki yalnızlığa acaba...
|