|
Eleştiriler ve yaklaşım farkı
|
|
Türk sineması patlar gibi oldu ya, polemikler yine başladı. Böylece iki temel yaklaşım ortaya çıktı. Biri, ilgi gören komedi tarzı filmleri de savunalım ki, sinema daha da çok seyirci çeksin, yapımcılar para kazansın ve sinemamız kalkınsın diye feryat ediyor. Tam zıddı bir görüş de bu filmleri ağır biçimde mahkum ediyor, bunlara gitmeyin diyor. Ahmet Hakan Hürriyet'te seyirciyi açıkça bu filmleri boykot etmeye çağırdı. Hakan'ın feryadı içten de olsa, doğru tavır değil. Hiçbir eleştirmen bir filmi hiç beğenmese de "o filme gitmeyin" diye kampanya açtığını görmedim. Ama öte yandan, zaten ilgi görüp para getiren bu filmleri bir de eleştirmenlerin takım halinde savunması mı gerekiyor? Eleştirmenler bu filmlere ortak mı? Biz sanatı düşünür, sanatı tartışırız. "Aman iyi yazalım da bu filmler iş yapsın" diye düşünmek bizim işimiz değil. Ayrıca bunu öneren Fatih Altaylı'nın eleştirmenlerden sürekli "bunlar" diye söz eden ve işimize karşı bir küçümseme içeren yazısını okurken, bir süre önce sevgili Güneri Civaoğlu'nun bana söyledikleri aklıma geldi. "Türkiye'de politika yazarı olmak kolay. Her kahvede sabahtan akşama politika yorumları yapılıyor. Ama sanat yazarı, sanat eleştirmeni olmak çok daha zor. Çünkü sizler politika dahil, her şeyi izlemek ve çok daha özel bilgilere sahip olmak zorundasınız." İşte eleştiri konusunda iki farklı yaklaşım. Ama, izin verin de Güneri Civaoğlu ile Fatih Altaylı arasında artık o kadarcık fark olsun, değil mi?
|