| |
Tarihi mesaj
Bundan tam 60 yıl önce, 27 Ocak 1945'te, Polonya'da ilerleyen Sovyetler Birliği'nin 60'ıncı ordusu yolu üstündeki bir kampa girdi. Askerler gözlerine inanamadılar: Bir deri bir kemik kalmış, insanlıktan çıkmış bir grup insan yağan yoğun kara aldırmadan kendilerine koşuyordu. Burası Naziler'in Auschwitz toplama kampıydı. Kızıl Ordu askerlerine doğru koşanlar da kampta ölüme terk edilmiş Yahudiler... Hitler orduları 1940'ta Polonya'nın batı parçasını işgal ettikten sonra geniş bir tutuklama kampanyasına girişti. O kadar çok insan toplandı ki, cezaevlerinde yer kalmadı. Bunun üstüne Krakoviç'e 80 kilometre uzaklıktaki Auschwitz'te, Polonya ordusuna ait bir jandarma kışlası toplama kampına dönüştürüldü. Ama bir süre sonra oranın da dolunca, üç kilometre ötedeki Birkenau köyünde bir kamp daha inşa edildi ve "Auschwitz-2" adı verildi. 1942'de Hitler, "Yahudi sorunu" için yeni bir politika geliştirdi: "Nihai çözüm." Anlamı: Alman ordularının işgal ettiği ülkelerdeki tüm Yahudiler'in öldürülmesi. Bu yeni "politika"nın ardından kısa sürede Auschwitz çevresinde 40 kamp daha hazırlandı. Ayrıca yine Polonya'da Treblinka, Şelmno, Sobibor, Majdenek ve Balzac'ta da benzer "tesisler" kuruldu. Bir bölümü toplama kampıydı, bir bölümü de ölüm kampı. İkinci sınıfa giren Auschwitz ile Majdenek'teki kamplar gaz odaları ve "krematoryum"larla, yani ceset yakma fırınlarıyla donatıldı. Avrupa'nın her yerinden trenlerle Auschwitz'e getirilen Yahudiler (Ayrıca yüz binlerce Sovyet savaş esiri, direnişçiler ve o zamanlar Çingene diye anılan Rom'lar) istasyonda elemeden geçiriliyordu. Sağlıklı görünenler, eli-ayağı tutanlar toplama kampları için ayrılıyordu. Hem çalıştırılıyor, hem de Doktor Josef Mengele'nin deneylerinde kobay olarak kullanılıyordu. "İşe yaramaz"lar, yani çocuklar, kadınlar, yaşlılar ve hastalar ise ölüm kamplarına götürülüyordu. Orada gaz odalarına dolduruluyor ve "Ziklon B" gazı verilerek öldürülüyor, sonra da fırınlarda yakılıyorlardı. Her fırın günde 1400 ceset yakacak kapasitede imal edilmişti.
6.5 milyon kurbanın anısına 1944 yılı sonunda Kızıl Ordu birlikleri Auschwitz'e yaklaşınca, Naziler gaz odalarını ve fırınları yıkıp tüm belgeleri yakarak soykırımın izlerini yok etmeye çalıştı. 1945'in ilk günlerinde de apar-topar kamplar boşaltıldı. Yürüyebilecek durumda olan yaklaşık 56 bin kişi SS'lerin gözetiminde Almanya'daki kamplara nakledildi. Hastalar ise kaderlerine terk edildi. 27 Ocak 1945'te kampa giren Sovyet askerlerine doğru koşanlar onlardı işte... "İnsanlık suçu" kavramının ebeliğini de yapan Nazi kamplarının ortaya çıkarılışının 60'ıncı yıldönümü olan dün 6.5 milyonu aşkın kurban Auschwitz'te anıldı. 40'ı aşkın devlet ve hükümet başkanının katıldığı törende İslam dünyasından tek temsilci vardı: Türkiye. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Auschwitz'te kurbanların anısına mum yakarken dünyaya ama özellikle Avrupa'ya iki tarihi mesaj verdi: Türkiye geçmişinden korkmuyor. Geçmişiyle yüzleşmekten de. Yeter ki, gerçekler saptırılmasın. Türkiye kıvançta olduğu gibi tasada da, sevinçte olduğu gibi acıda da Avrupa'nın ortağı, parçası. Zaten AB bu büyük ve ortak acıların gözyaşlarından doğmadı mı? Türkiyemiz'le gurur duyalım...
|