| |
|
|
"Danışman-yazar"ın patronu olur..
PATRON...
Dün Milliyet'te Yaman Törüner, kendince "Beyin Cimnastiği" yapmış ve "Aklıma takılan sorular" başlığı ile Sabah'a ve Turgay Ciner'e takılmıştı. Bu arada şöyle bir soruyu da seslendirmişti: - Mehmet Barlas dahil hemen hemen bütün köşe yazarlarının yılda bir kez bile olsa, daha önce hiç tanımadıkları yeni patronlarını öve öve göklere çıkarmalarının nedeni nedir? Törüner, daha önce çok tanıdığı yeni patronunu bu soruları seslendirerek sevindireceğini sanıyorsa yanılıyor. Çünkü Aydın Doğan da artık biliyor "Gazeteci"nin tarifini. Ben bunu defalarca yazdım ve anlattım: - Benim patronum yoktur. Ben düşüncemi ve kalemimi, gazete sahibi de sermayesini ve makinelerini koyar. Bir ortaklık yaparız. Gazetenin sahibi vardır ama gazetecinin patronu okurlarıdır. Hatırladığım kadarıyla Yaman Törüner, Milliyet'e geçmeden önce Turgay Ciner'e "Danışmanlık" yapıyor ve bu arada Sabah'ta da yazılar yazıyordu. Herhalde gazetecilikteki "Patron" kavramı buradan kalmış olmalı aklında. "Tetikçilik" ise bir başka olgudur. Bunda, patron gazetecinin "Danışman"ı olur.
|