| |
'O kız o öldürülen çocuğu seviyor muydu peki?..'
Emre Aköz'le mütemadiyen tartışıyoruz. O, aynı zamanda yetkin bir sosyolog olarak diyor ki; "Televizyon programları, diziler insanı katil edecek, örnek olup intihar ettirecek, yüz türlü suça itecek şekilde etken olmaz, olamaz." Ben tam tersi düşünüyorum oysa. Bilimsel bir çıkış noktam yok ama gözlemlerim var. Pek çok TV yapımının insanın içinde uyumakta olan canavarı uyandırdığı... Potansiyeli harekete geçiren bir ajitatör görevi gördüğüne yatkın benim kafam.
Piyasa dizileri Bahçeşehir'de öldürülen gencin ailesiyle konuşurken dayısı şöyle dedi örneğin: "Biz evladımızı kaybettik, acılı, sancılıyız. Ama ne olur şu piyasa dizilerinde ölümler-öldürmeler kutsanmasın artık. Geçenlerde izledik. Diyalog şuydu; 'Kadın gibi davranma. Ne lüzumu var ayaklarına ateş etmenin. Delikanlı ol kafasına sık!..' Bu tarz konuşmaların olduğu, erkeklik ölçüsünün kafaya sıkmak, can almak, gırtlak kesmek olduğunun pompalandığı bir iklimde başka ne bekleyeceğiz ki Savaş Bey?"
Kaçıp gitti Bir başka çarpıcı örneği ben vereyim. Programda güvenlik kamerası görüntülerinden cinayet anını yayınladım ilk kez. Gaddarlığın dorukları hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak kadar açık seçik vardı o görüntülerde. Oğlan geliyor ve silahsız bir akranına tam kafadan ateş edip yere seriyor onu. Daha sonra da eski kız arkadaşı Selin'i de alıp, kaçıp gidiyor. Program bitiminde telefonlarımız çılgın gibi çalıyordu. Acaba bir ihbar mı gelecek. Kaçakların izini sürebileceğimiz bir bilgi mi gelecek diye seğirttik her telefona.. İnanılmaz bir şekilde ortak bir başka sorusu vardı seyircinin: "Acaba o kız o ölen çocuğu seviyor muydu Savaş Bey? Diğer delikanlı eski sevgilisini mi kıskandı da yaptı bu işi?" Arayan ve bu ortak soruyu soranların çoğu kadın ve genç kızdı. Ve sanki bu sorunun yanıtı "evet" diye gelse.. Yani öldürülen delikanlı Evren'le kaçırılan kız Zehra Selin sevgiliyse, eski yavuklu Mustafa Baran'ın işlediği cinayet neredeyse mazur görülecek onlar tarafından. Kıskançlık var, aşk var; eh öyleyse silah da patlar, tetik de düşer, insan da ölür..
İri kıyım Evlilik üzerine kurulan hafta sonu programlarında gelindamat kayınvalide adaylarının kameralar önünde yaptıkları ağır konuşmaları, galiz laflaşmaları düşünürseniz, memleket dahilindeki hatun nüfusunun iri kıyım bölümü ne şekilde etkilenmektedir bu muhabbetlerden bir düşünün. Aşkı yüce bir duygu olmaktan çıkarıp kanlı katliamlara meze etmenin altında yatan sosyolojik, psikolojik, ekonomik temel ne olabilir be arkadaş? Forma aşkını stadyumlara, basketbol salonlarına bıçak bıçak taşıyan, sevgiliye olan aşkın yüceliğini "icap ederse" etrafı salhaneye çevirmekle kanıtlayan insanların coğrafyası olmak nedendir, nedir yav?..
Zarar görecek Bu arada merakları gidermek açısından yaptığım istihbaratı paylaşayım bari. Hanımlar beyler, aldığım bilgilere göre o kız (Zehra Selin) katledilen o pırlanta delikanlının (Evren) sevgilisi filan değilmiş. Zehra'nın annesi mesela.. Bu olaya şiddetle karşı çıkıp diyor ki: "Asla böyle bir şey yoktu. Onlar handiyse bir abikardeş gibiydiler. Kızım çalıştığı işte ilerlemek, yükselmek istiyordu. Bunun için çalışma ortamında bulunduğu kişiyle birlikte olmanın zarar vereceğinin bilincindeydi. Onun yıllardır çektiği bir sağlık sıkıntısı var. Dizlerinde mafsal romatizması olduğundan uzun süre ayakta kalamaz ve yürüyemez. Bu nedenle evler de yakın olduğu için Evren bırakıyordu eve onu. Ama arabada Evren'in babası Mehmet Bey de bulunuyordu. Sabahları da yine uğrayıp, kapıda korna çalıp alıyorlardı çocuğumu.
Evleneceklerdi Diğer gençle yani katil zanlısıyla Zehra'nın ilişkisine gelince. O konudaki bilgiler de şöyle: "2 ay önce bir arkadaş ortamında tanıştılar ve beğendiler, sevdiler birbirlerini. Evlenme kararı bile aldılar. Mustafa Baran, 'Artık tövbe ettim. Çapkınlık filan yok. Bu kız beni adam etti, onunla evleneceğim' diyordu. Hatta eline geçen paraların büyük bölümünü saklasın, biriktirsin diye kıza veriyordu. İleride düğün dernek kurarken kimseye muhtaç olmasınlar istiyordu. Ama son zamanlarda başka tuhaf ortamlara da girdi Mustafa. Kızla araları bozuldu diye morali berbat hale gelmişti. Gecegündüz içiyor, kahrediyordu. Bir ara kızın ailesi, yani ailesi derken annesi ve abisiBüyükçekmece'ye geldi. Çünkü babası ayrıymış ve bir başka evlilik yapmış yıllar önce.
Yar etmem O yeni hanımından da iki çocuğu varmış. Kız hep şikayet edermiş babasından. 'Bizimle alakadar olmuyor, bizi tanımıyor' diye. Büyükçekmece'ye geliş amaçları Mustafa'nın ailesiyle tanışmaktı. İki taraf çok da iyi anlaşmıştı. Sonra ne olduysa oldu kız çark ediverdi. Mustafa bu kez biriktirdiği paraları istedi ve oradan edindiği 400 milyon lirayla bir tabanca satın aldı kendine. İkide birde o silahı bize de gösterip; 'Bana yar olmayanı kimseye yar etmem. Ben sevdim eller aldı türküsü söylemem. Önce onu sonra kendimi silerim dünya defterinden' diyordu. Ne kadar uyardıysak da söz dinlemedi ve işte sonuç.."
|