| |
Gizli faşizm-2
Geçen yazımızda tarife çalıştığımız gizli faşizmden bizi koruyacak bir yöntem veya sistem henüz bulunamadı. Gizli faşizmin geniş hareket alanı, ne uygulayanın kendisinin faşist olduğundan, ne de işkence görenin, bir faşizm altında bulunduğundan habersiz olmasından doğmaktadır, genellikle. Faşizm eylem ve uygulaması istisnasız olarak "yalanlarla" süslenir. Aksi halde, ne 1. Dünya Harbi'nde Almanya'nın en seçkin bilim beyinleri, savaşı destekleyen bildiriler imzalarlardı (ki bu bildiri ile onların da içindeki gizli faşizm ortaya dökülmüştür), ne de Hitler 39'da bütün Almanya'yı peşine takabilirdi. İnsan davranışındaki bu 4. boyutun korkunçluğu, yani insanın insana uyguladığı gizli faşizmin korkunçluğu, çok değişik kılıklara bürünebilmesi ve kendi yalanlarını örtbas etmekteki maharetindedir. Geçen gün Murat Belge, Radikal'de, "Hemen bütün gazetecilerden, ilk haberlerinin bir şef tarafından nasıl yırtılıp atıldığı hikayesini duyduğunu" anlatıyor, sonra da "öğrenme ve öğretmenin daha pedagojik, daha insani bir yöntemi yok mudur?" diye soruyordu. Kuşkusuz vardı ama o "şef"ler de selef faşistlerin elinde büyümüştü ve onlar da halef olarak uyguladıkları faşizmi "normal" görüyorlardı. Gizli faşizmin "sopa"sı çoğu zaman söz, azar, küçümseme, hakaret ve tecrittir. Bordro ortamı, işsizlik tehdidi, ailelerin dayanıksızlığı, iç çekişmeler, hiyerarşik düzen, rütbe ve kıdem, bu "sopa"nın kullanılması için mümbit bir ortam yaratır. Toplumun dayattığı tüketim kalıpları, sosyal tabular, sunulmuş imkanlar ve tecrit korkusu bireyin "şuuraltı"nı tehdit eder ve bu iğdiş edilmiş şuuraltı, faşizme tahammül boyutlarını belirler. İlişkilere bu boyuttan baktığınızda, sanki bütün koşulların, gizli bir el tarafından "sosyal faşizm" için hazırlandığı hissine kapılırsınız. Tersi de doğrudur, bu boyuttan bakmayınca faşizme yardımcı bile olabilirsiniz. Gizli faşizm, her zaman cahil değildir. Bazen en yetkin bilim organlarında karşınıza "cübbe"yle çıkar. Bazen, müşfik bir maskeyle en yakınızda durur. Davranış ve düşüncelerinde istikrarsızdır. Geçmişle bağı yoktur. Hafızası zayıftır. Çok farklı, isim, meslek ve görünümler altında baş gösterir. Fakat kesin olan tek şey, faşistin hasta bir egoya sahip olduğudur. Yani mesele, esasta tababetin ilgi alanına girmektedir. Fakat halihazırdaki düzen, ne medyada, ne üniversitelerde, ne poliste ne de bankalarda ve tabii ki hayatın öteki alanlarında da, tıp doktorlarına, genel bir kontrol imkanı tanıyor. Ki, biz daha işe başlarken kimlerin hasta, kimlerin sağlıklı olduğunu bilelim! O yüzden çaresizlik içindeyiz. Kaldı ki, faşistin faşistliği belirli bir süreç ve şartlar sonunda da ortaya çıkabilir. Bir doktor raporu da çok sonra zulüm olmayacağı garantisi vermez. Tıpkı, kişinin, çok yüksek düzeyde vergi vermesinin, çok saygın bir konumda görünmesinin ve hatta herhangi bir gazetede özgürlük yazıları yazmasının, faşist olmadığının garantisi olmayacağı gibi... Newton'un üç boyutlu uzayının bir dördüncü boyutunun da bulunduğunun çok sonra ortaya konduğu gibi, toplumsal yaşamda karşılaştığımız tavır ve davranışların bu türden bir faşizm boyutunun da bulunabileceğini düşünmekte yarar görüyorum ben, kendimce. Aksi halde, olanı biteni, mezalimi ve mantıksızlıkları ne anlayabiliyor ne de izah edebiliyoruz. Gizli faşistler, birbirlerini çok rahat anladıkları ve her şeyi izah edebildikleri (!) halde.
|