Nerede o gelecek bayramlar!
Bundan yirmi yıl, otuz yıl sonra; herhangi bir kanalın her hangi bir televizyon programına katılacak saçları kırlaşmış bir "ihtiyar delikanlı"nın, derin bir iç geçirerek şöylece hayıflanacağını hiç sanmıyorum: "Nerede o eski bayramlar!" Hayır... Demeyecektir... Onun yerine şöyle diyecektir çevresinde kendisini dinleyenlere: "Şimdiki bayramlar gibisi var mı!.. O eski bayramları hatırlamak bile istemiyorum! Ayakları biçilerek yakalanan danalar, açık hava mezbahasına dönen şehirler, denizlere dökülen kan dereleri!..." Türkiye'nin "böyle" kutlanan bayramları unutmak isteyeceğinden, geçmişteki bayramlar için asla hayıflanmayacağından eminim. Gelecekteki bayramların bugünkünden çok daha güzel olacağından da... Çocuk yüreklerini; kan ve şiddet"in kıpkızıl dehşetinde örseleyen görüntüler yerine; "iç"imize masmavi aydınlıklar taşıyan "hakiki" bayram manzaraları hakim olacaksa ekranlara... "Nerede o gelecek bayramlar!" demeli şimdiden... Bir de düşünmeli derinden derine... Sokak aralarında "kan" akıtmanın "çok sıradan bir şey"miş gibi algılanmasının, tarihsel ve sosyal sebeblerini... Bireysel sebeblerini düşündüğümüz kadar!... Lakin... "Kansız" da olsa, eski bayramlar söylencesinin "yalan ve sanal" bir "efsane" olduğunu da bilmek gerekiyor bir yandan. "Eski bayramlar" değil "başka bir şey"di her zaman aranan ve özlenen... Başka bir şey... On yıl önceki bir bayram yazımızda bulmaya çalışmıştık yanıtını da. Şöyle demiştik:
"Herşey değişti... Herşey... Değerler çöktü, sarsıldı. Ama bayrama özgü sevinçler, yüreklerin bir köşesinde, günü geldiğinde açılıp saçılmak için saklı kaldı hep. Azaldı belki, ama yok olmadı. Çoğu zaman, dinsel inançların da ötesinde; tek başına bayram olgusu, toplumsal yaşama arada bir enerji veren dinamoya dönüştü. Ama yüreklerin bir köşesinde onu hep canlı tutan da geçmişe yönelik özlemler oldu. Hani şu 'nerede o eksi bayramlar' efsanesi.. Bizim kuşaktan önce de söylenirdi bu sözcükler. Şimdi biz söylüyoruz. Belli ki yarınki kuşaklar da bugünkü bayramları arayacak. Aranan eski bayramlar değil aslında. Eski 'biz'iz! Eski 'gençliğimiz', eski'enerji'miz, eski 'sevda'larımız... Eski 'tutku'larımız... Eski 'dost'larımız... Eski 'isyan'larımız, eski 'yalan'larımız... Eski bildiklerimiz, bir daha hiçbir bayramda ellerini öpmemek üzere yitirdiklerimiz. Bayramların suçu ne? Her bayramda 'onlar'ı anımsıyoruz, hepsi bu... Aslında şimdiki bayramlar gibisi var mı? Teknoloji gelişmiş, telefonlar, fakslar, bir anda bağlıyor sizi sevdiklerinize. Uçaklar, olmazsa otoyollar ve de hızlı trenler... Bir güne kalmadan yanındasınız özlediklerinizin. Rengarenk televizyonlara ne demeli?Ya tatil yerleri, ya sinemalar, alışveriş merkezleri; çoluk-çocuk, cüzdanınızı çok ta sarsmadan karnınızı doyurabileceğiniz renkli mekanlar? Ama, akşam eve dönünce yine bir hüzün, sevincinize katılan buruk duygular... Nerede o eski bayramlar değil. Nerede o yitirdiklerimiz... Nerede? Ama bugün bayram... Bugünün sevincini azaltmadan, şu anda sahip olduğunuz her şeyin tadına vararak yaşayın bayramı. Değerini bilin yaşadığınız zamanın. Çünkü geçip gidince onu da arayacaksınız.."
|