İran'la neler olabilir?
ABD başkentinde İran konusundaki son görüşleri öğrenmek için, Bush hükümetine yakınlığıyla tanınan kulağı delik (ve oldukça şahin) bir arkadaşı arıyorum. Washington İran'a karşı sertleşmeye devam edecek mi? İran'a askeri harekat olur mu? Karşı tarafta derin bir "Offf" çekiyor. "İran'a yönelik tam bir politika yok. Yalnız görüş ayrılıkları var. Zaten fazla seçenek de yok" Telefonun öbür ucundakine kalsa, bir an önce ABD İran'ın nükleer tesislerini bombalayacak. Ama ben de o da biliyor ki, bu kolay bir seçenek değil. Bir azınlık görüşü. Ve Beyaz Saray'ın İran politikasını yansıtmıyor. ABD ne İran'la savaşa gitmeyi, ne İran'ı işgal etmeyi, ne de (nefret etse bile) molla rejimini değiştirmek için düğmeye basmayı planlıyor. Zaten bunları göze alamayacak durumda. Yine de yanılmayın. Bush iktidarı, İran'ın 18 yıldır devam eden ve Irak savaşından sonra, "Eyvah Amerikalılar geliyor. Belki atom bombası yaparsak üzerimize gelemezler" dürtüsüyle hızlandırdığı "uranyum zenginleştirme" programından fazlasıyla rahatsız. Washington'daki genel hava, sıkı durulması, şahin olunması, en ufak bir yumuşama belirtisi ya da pazarlığın yanlış olacağı yolunda. Bu anlamda Condoleezza Rice dahil, hükümetin tepesinin Tahran'a "güvenmediğini" biliyoruz. Ama Amerikalılar, şu an için Avrupa Birliği'nin ortaya koyduğu "yol haritası"nı da yetersiz buluyor. Washington, diplomasinin daha sert olması ve askeri seçenek tehdidi (ya da imasıyla) desteklenmesi gerektiği inancında. Örneğin Irak konusunda hükümete yakın duran düşünce kuruluşlarından Washington Institute'un başındaki Patrick Clawson, geçen ay kaleme aldığı bir raporda AB ülkelerinin İran'la "diplomatik diyalog" formülüyle alay ederek şöyle diyor: "Avrupa askeri seçeneği masadan kaldırıyor. Ama Avrupa İran konusunda gerçek bir transAtlantik uzlaşma arzusundaysa, o zaman İran'a askeri seçeneklerin de masada olduğunu hatırlatmalı." Kısacası Amerikalılar, "Huysuz rejimlerle pazarlıkta diplomasi, ancak aba altından sopa gösterirseniz çalışır" sloganıyla hareket ediyor. Harekat planı olmasa da varmış gibi yapma ilkesinden söz ediyoruz. Beyaz Saray'ın sözlerini de böyle yorumlamak lazım. Nihai amaç İran'a saldırı değil BM Güvenlik Konseyi'nden ambargo kararı! Peki ya bir yıldır kulislerde duyduğumuz İsrail ya da ABD'nin Buşehr ve Natanz'daki uranyum zenginleştirme tesislerini havadan vurması ihtimali? Olur mu? İsrail'in İran'ı ülkesine yönelik bir numaralı tehdit olarak gördüğü ve İran'ın nükleer programının durdurulması için Washington'a tüm gücüyle asıldığı doğru. İsrailliler, şu an için "İran seçenekleri" konusunda son derece ketum davranıyorlar. İstiyorlar ki, sorun ABD tarafından halledilsin. Ama görüştüğüm Amerikalı yetkililer, tüm diklenmelere karşın Irak'taki durum nedeniyle Washington'un böyle bir hamleye cesaret edemeyeceğini, Bush hükümetinin bu yönde bir planı olmadığını itiraf ediyor. Amerika'nın Afganistan ve Irak'ta "kontrolü kaybetmemek için" İran'a ihtiyacı var. Üstelik İran'ın geçmişte terör örgütlerini kullanmadaki becerisi ortada. Kimse mollaları yine "o mecraya" itmeye cesaret edemiyor. Beyaz Saray'dan gelen tüm tehdit dolu ifadelerine karşın, ABD'deki şahinler bile İran gibi devin karşısında seçeneklerin "kısıtlı" olduğunun farkında. Ne yazık ki, tüm bunların Türkiye için anlamı, Türk-Amerikan ilişkilerindeki "güven bunalımı"nı kuvvetlendirmek. Türk ve Amerikalı generaller karşılıklı oturup konuştuklarında, İran'ın nükleer programının ne kötü olduğundan İran'ın atom bombası sahip olmasının başta Türkiye olmak üzere tüm bölge için tehdit oluşturacağından dem vuruyorlar. Ankara, ABD'nin "İran hesapları" konusunda kuşkulu. Sorunun IAEI ve BM'de halledilmesini tercih ediyor. İran'a yönelik olası bir operasyona da karşı. Üstelik Türkiye'nin operasyonda bir "üs" olarak kullanılmasına da hayır demeye kararlı. TSK ve Türk hükümetinin Amerikalılar'ın İncirlik konusundaki taleplerine ısrarla hayır demesinin ardında yatan neden de bu. Türkiye'nin hesabı, İran nükleer nirvanaya ulaşırsa, kendi nükleer politikalarını gözden geçirmek.
|