|
|
Kredi kartları 3 risk getiriyor
Enflasyon düşüp, belirginlik artınca tüketici kredileri de bundan yararlandı. Benzer ülkelerde olduğu gibi önce kredi kartı sayısı ve kullanım miktarlarında belirgin artışlar ortaya çıktı. Özellikle, artan rekabet ve kontrollü iç talep artışları nedeniyle fiyatlarını düşürmek istemeyenler, kredi kartına bağlı taksitli satışlara sarıldılar. Uluslararası düzeyde benzerine rastlanmayacak vade önerileri ile fiyatları daha fazla düşürmeden, ödenmeme riski bankalar üzerinde olan kredi kartı kaynaklı satışlarına devam ettiler. Yetkililer ise, Güney Kore'de olanları da örnek göstererek konuyu "Aman bir şeyler yapalım, önlem almamız gerekir"e getirip bağladı. Acaba durum Kore'deki kadar vahim miydi ? Asya Krizi sonrası, büyümeyi canlandırmak isteyen Güney Kore'li yetkililer bu amaca dönük olarak tüketimi artırıcı bir dizi önlemler aldı. Bu çerçevede Mayıs 1999'da kredi kartlarını özendirici nitelikte uygulamaları yürürlüğe koydular. Nakit avansı çekmede limitleri kaldırdılar . Bu yolla yapılan harcamaların % 20'sini vergi indirimlerinden yararlandırmaya başladılar. Hatta kredi kartı numaraları için özel piyangolar düzenlendi. Bu yaklaşım sonucu 1999'da 39 milyon olan kredi kartı sayısı 2002'de 105 milyona erişti. Her yetişkin Kore'li 3 kredi kartına sahip oldu. Bu işlemlerden önemli kâr sağlayan bankalar, riskleri dikkate almadan kart dağıtımına devam ettiler. Sonunda beklenen gerçekleşti . Ödeme güçlüğüne düşen kredi kartı sahiplerinin yükü bankalar üzerine yığılmaya başladı, takipteki kredi kartı borcu % 12'ye yükseldi. Bunun üzerine yetkililer önlem alma ihtiyacı duydu. Piyangolar yasaklandı, nakit çekmelere limit konuldu, bu tür kredilerde mevduat munzam karşılığı yükseltildi. Türkiye'de ise halen kredi kartı sayısı 25 milyon. 2002 yılı sonunda 13.7 milyon adetten, iki yılda bu düzeye çıkmış. Her iki yetişkine bir kart düşüyor. Yetkililerin kredi kartı ilişkili satışları teşvik için bir önlemi ve düşüncesi de olmamış. Sistem bunu geliştirmiş. Ödenmeyen kart borcu toplamın % 5'i. Özetle, Güney Kore ile benzer yanlarımız fazla değil. Ancak, bunun anlamı risk yoktur demek değildir. Burada üç risk unsuru ortaya çıkmaktadır. Birincisi, bazı bankaların kredi kart sahiplerinin gelirlerine bakmadan, limiti hayli yüksek kart vermelerinden kaynaklanan "ödenememe riski"dir. Asgari ücretli çalışanlara 45 bin YTL limit tanınmasını anlamak gerçekten zordur. İkinci risk, 23 yıla kadar uzayan vadeler nedeniyle ortaya çıkan "vade riski"dir. Bu dönemde oluşacak yeni şartların ödenmeme riskini de beraberinde getireceği kuşkusuzdur. Üçüncüsü ise, kredi kartı gibi kolay ölçülebilen riske karşın, bazı bankaların buna dikkat etmeden gözü kapalı işlem yapmalarıdır. Basel II diye adlandırılan ve her türlü riski içeren karmaşık bir sistemin yakında yürürlüğe konulacağı bilinirken, bankaların kredi kartı riski gibi basit bir konudaki davranışlarını anlamak zordur. Kanımca, fiyat istikrarı kalıcı olarak sağlandıkça tüketici kredilerindeki artış kaçınılmazdır. İlerideki dönemlerde, sadece kredi kartı bağlantılı değil, özellikle konuta dayalı kredilerde artışlar gözleyeceğiz. Gerçekte bu yönü doğru ve sağlıklı bir süreçtir. Telaşa kapılmadan, bankaların tüketici kredi portföylerini yakından ve zamanlı bir biçimde analiz edilerek konunun yakın takibi şart. Konunun yasa ile düzenlenmesine de gerek yok. Bu tüketici kredilerini sınırlar.
|