| |
Zihinsel koma..
AB ile uyum süreci hızlandıkça medyanın durumunu çok merak ediyorum, iyice hafifleyip balonlaşacak mı yoksa Türkiye'nin temel konularına mı dönecek? AB ile müzakere sürecinde tarım dosyasının çok zorlu geçeceğini hepimiz biliyoruz ama eğitimin, sağlığın, çevrenin de ondan geri kalır yanı yok.. Türkiye çok ağır temel sorunlarını henüz ciddi biçimde tartışmaya başlamadı. Halbuki toplumun kaderini etkileyecek bir eğitim faciası duruyor karşımızda. Eğer bunu çözemezsek toplum bir anlamda zihinsel bir komaya girecek. Türkiye'de eğitimin durumunu ikiye ayırmak gerekiyor. İlki, artık gelişmiş dünyanın geride bırakmaya uğraştığı "sanayi dönemi" kriterlerine göre eğitim. İkincisi, sanayisonrası zihniyete uyum sorunu. Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü, Lise Giriş Sınavı sırasında 62 bin öğrencinin durumunu inceleyen bir rapor hazırladı. Raporun detaylarına girmeye gerek yok, çünkü bir cümle yetiyor da artıyor bile.. O cümle, "öğrencilerin Türkçe'deki sözcüklerin anlamlarını tam olarak algılamadığını" belirtiyor.. Türkçe testi, öğrencilerin sözcüklerin anlamını ve eklerin işlevlerini doğru anlayamadığını ortaya koyuyor. Kendi ana dilinin sözcüklerini anlamayan çocuklarımız var. Bu, bütün Türkiye'yi ayağa kaldırması gereken bir durum değil mi? Toplumsal aklı ve çözümleri kışkırtan bir şok etkisi yapmasını beklemek gerekmez miydi?
Matematikte durum daha da beter. Türkçe'yi tam anlamıyla kavrayamayan öğrencilere matematik çok zor geliyormuş.. Ana diline hakim olamayan, matematiği de anlamayan bir yapı, bizzat Milli Eğitim Bakanlığı'nın resmi raporunda tespit edilmiş durumda.. Nasıl bir çözüm üretebiliriz? Tabii çözümü üretecek ve uygulayacak öğretmenlerin durumu da ayrı bir facia. Parasız, pulsuz, kendi içine kapalı, dünyadan kopuk, mesleğindeki gelişmeleri izlemekten uzak öğretmenlerin durumu da büyük bir sorun. 394 kütüphaneye karşı dört yüz bin kahvenin olduğu.. Kütüphanelerde 12 bin kişiye bir kitabın düştüğü.. Düzenli kitap okuyanların on binde bir olduğu bir toplumda, eğitim sorunlarının her şeyden öncelikli tartışılması belki de imkansız. Halbuki, dünya bir sonraki evreyi, sanayi sonrası süreçte eğitimin niteliğini tartışıyor ve yeni zihniyet düzenlemesine gidiyor.
Anlaşılan bu süreci de adam ederse AB edecek.. Türkiye'nin AB sürecindeki ağır eğitim sorunu Avrupa Sosyal Modeli'ne uyum çerçevesinde tartışılacak. AB üyesi ülkeler on yıl gibi bir süre için uzun vadeli istihdam politikaları öngörüp, eğitimde buna paralel düzenlemeler yapıyor. Genç nüfusunu bir avantaj olarak gören Türkiye, bu genç nüfusu hangi pusulaya göre eğitecek ve meslek sahibi yapacak? AB sürecinde meslek liseleri ve meslek yüksek okulları çok önem kazanıyor.. Laiklikşeriat ikilemini bir asırdır aşamayan ve her şeyi sadece bu bağlamda tartışarak kendi ufkunu kapatan Türkiye, ileriye yönelik meslek topografyasını çıkarıp, işlevsiz genç yığınları buna uygun bir eğitim sürecine sokma konusunda kımıldayamaz halde.. Halbuki, AB'ye uyum sağlayacak bir istihdam politikasıyla eğitim yapışık ikizler gibi. Eğitimin felç olmuş hali bir yazıya sığacak gibi değil. Ancak, eğitim sorununu aşmak için "çocukların yarını" ile ilgilenmeyen bu aldırmazlığı yırtmak gerek.. Çocuklarınızın yarını, eğitimi tartıştığımız, zamanın ruhuna uygun bir çözüm bulduğumuz oranda var olacak.. Yoksa hepsi yaşam karşısında sıfır alan 62 bin adaya dönecek.
|