Cilalı demokrasi
Sessiz devrim" diye alkışlayanlar çıktı... Elhak, bu ülkede çok yakından, yakından veya biraz mesafeli de olsa, tanıklıkları "anti-demokratik bağnazlıklar"la dolu olanlar için de, biraz öyleydi. "Dünden daha iyi"ydi, "yarın daha iyi olabilir"di.
Ne ki, demokrasi kanundan öte bir şey. "Kanun dairesi"nde kaldıkça, insanların gündelik kültürüne, vicdanına ve aklına nüfuz etmemişse, biraz altı kaval üstü Şişhane! Bu ülkede demokratik kültüre öncülük etmesi gereken kurumlarda, yapılarda öyle bir kültür yerleşik değil. Adeta "moda şimdi bu" denerek üste başa iliştirilen, Avrupalarda mavrupalarda şık dursun diye cilalanan bir takı, bir aksesuar. Kimi için bir gerdanlık, kimi için bir kravat, kimi için bir çanta, kimi için bir parfüm. İstedin mi atıverirsin boynundan, bırakıverirsin elinden, gün geçer rüzgar başka türlü eser, uçar bedeninden, yüzünden.
Şakır şukur açılan davalar, yürütülen soruşturmalar, basının üstüne giydirilmek istenen deli gömlekleri, eleştiriyi suça iliştirme gayretkeşlikleri aynen devam. "Az zamanda hızlı demokratikleşme" öncüsü Başbakan, demokratik eleştiriyi sindiremiyor. "Sindirme"nin öteki manasına münasip tavırlar alıyor. En ufak bir sorgulama, en küçük bir didikleme, askeri kadrolarda hala "Orduyu yıpratma, karalama çabası" diye damgalanıyor. Sıfatı "sosyal demokrat" olan muhalefet partisinin iktidarı da, muhalefeti de "demokrasi kültürü"nden değil, tavlanan delege sayısından, kafalanan milletvekili rakamından, kumpaslardan, tezgahlardan, medya oyunlarından beslenmeyi umuyor. Ülkenin en büyük medya grubunun medya bir şeysi, konuşlandığı gücün şımarıklığıyla, "ciddi, duvar gibi gazeteler" dediği güçsüzlerin batması temennisiyle yazılar döktürüyor. Üniversite kapısından, bir medya konferansında bile... gazeteci kimliğiyle bile, başörtülü biri giremiyor. Üniversite duvarlarının içinde, ya devletçi otoriter hiyerarşinin çanları yahut vakıfsa, "patron borusu" ötüyor. "Demokratikleşme"ye sarılan cemaatler, kendi hocalarının ağzından çıkan hiçbir şeyi sorgulayamadan demokratlık, gazetecilik yapıyor. Okul, aile düzenleri... "Düzen" adına, konumun, makamın, paranın, cinsiyetin, müfredatın hegemonyasıyla yeniden üretiliyor. İş dünyası, parolası "kovuldun" olan bir televizyon programına, aralarından ünlü birinin, bir zamanlar kendilerine başkanlık etmiş bir zatın baş aktör olarak katılımından utanamıyor bile. Yırtma adına, kendisini bir "iş şarlatanı"na döndürmek pahasına, binlerce kişi onun dizleri dibinde bir figüran olmak için yaltaklanıyor.
Burada, bu zamanda, "demokrasi ve demokratlık" namına hala çok yalan söyleniyor, hala epey rol kesiliyor, şiddetli bir samimiyetsizlik, kesif bir despotluk, ağalık, boyun eğdirme kültürü kol geziyor. Sorun, şu ki... "Demokrasi" maalesef, özünde, aşağıdan yukarıya doğru bir süreç. Yukarıdan indikçe, her okşama gösterisine, birkaç şiddetli tokat da eşlik ediyor. Güçlü olanın, buyuranın, muktedirin "sapına kadar demokrat" olması? Yok öyle bi şey! Cila çabuk dökülüyor.
|