|
|
Kültür adamı ve siyaset
O kadar talihsiz bir açıklamaydı ki. Sarıgül, Samsun'a "çıkarma" (!) yapacağı sıra, CHP Genel Başkanlığı'na adaylığı gündeme gelen Livaneli için "O sazını çalsın!" demiş.. Akşam'dan Şakir Süter de dünkü yarı şaka yarı ciddi yazısında, "bir kültür adamının siyasetin çarkları arasında ezilmesine gönlünün razı olmadığını, Livaneli'nin seçilmesi halinde konser ve yazılarından mahrum kalacağımızı söylemiş... Livaneli, aday olur olmaz, kazanır kazanmaz hiç biri kesin değil ama şu kesin ki bizim ülkede hayatı, ülkeyi ve devleti yönetmeye talip olanlarda aranılan özellikler şunlar.. Tutanak okumaktan, roman okumaya fırsatın olmayacak! Açılış törenine katılmaktan film izlemeye vaktin kalmayacak Oy toplama niyetiyle köyleri, kasabaları arşınlamaktan türkü dinlemeye de zaman ayırmayacaksın.. Nutuk yazmaktan, üç satır mektup yazmaya zinhar imkan bırakmayacaksın! Delege toplantıları yapmaktan kültür toplantılarına dinleyici olarak dahi katılman mümkün kılınamayacak... Saza, şarkıya, söze, hobiye, şiire, sinemaya, felsefeye, edebiyata değil, kurullara, kulislere bakanlıklara kendini vereceksin... Yeni değil aslında bu anlayış. Bizde on yıllardır onca bakan, onca siyasetçi ve genel başkan gelip geçti, geçiyor; şiiriyle, sinema merakıyla ya da romancılığıyla hatırlanabilen ancak bir elin parmakları kadar yani üç beş kişi sayabiliriz.. (Biri Ecevit'ti.. O da 1950'lerde kalan şiiriyle öne çıkıyordu!..) Aksine siyaset doruklarında şiir de müzik de sinema, hatta aşk da hep küçümsendi, tukaka edildi. Bestelemek, yazmak, kamera arkasına geçmek bir yana, dinlemek de izlemek de ayıplandı bazen! Liderler bir yana, vekil ya da bakanlıklar, ağırlıkla, eşraf, çarıklı, ya da konuşmaya meraklı(!) insanlar arasında paylaşıldı. Bu yüzden de Süter'in yazısından alıntılıyarak söyleyecek olursak, " özellikleri olan, dünya ile kucaklaşmayı başarabilmiş, besteleri büyük bir zevkle milyonlarca kişi tarafından (yani halk) dinlenen, konserleri hala unutulmayan, yazıları, romanları çok sevilip dünyaya çevrilen, Unesco elçiliği yapan, bu sayede Avrupa ve Amerikalı devlet adamlarıyla tanışıp dostluk kuran iyi bir aydın Zülfü Livaneli" ve benzeri aydın ya da kültür adamları siyasetin doruklarında olmamalı güya! Benim fikrime gelecek olursak; gönlüm siyasetin çarkları ve tepeleri arasında Livaneli'lerin artmasından ve ağırlık koymasından yana... "Köylü kurnazları"na inat!
|