| |
|
|
'Politbüro' haberciliği!
Dün Samanyolu TV'den genç arkadaşlar bizim gazetede çıkan diziyle ilgili röportaj yapmaya geldi. Laf arasında onlara, "Şimdi mi uyandınız" diye sordum. Bir şey söylemediler. Ancak neler olup bittiğini ben üç aşağı beş yukarı tahmin ediyorum. Şöyle bir şey: Fethullah Gülen cemaatinin üst düzey yöneticilerikoordinatörleri önce bizim dizinin nasıl bir şey olduğunu görmek istedi. Bunun için 26 gün beklemeleri gerekti. Ardından tepkilere baktılar. Kimi, niye, nasıl eleştiriyor? Bu arada Milliyet'teki Gülen röportajı başladı. Ve sonunda "Tamam Sabah ile de konuşabilirsiniz" dediler. Niye böyle düşünüyorum? Sebebi basit: Kendinizi cemaatten birinin yerine koyun. Sizinle ilgili bir haber, bir röportaj, bir dizi, bir yorum çıkarsa bunu merak etmez misiniz? Okumak, görmek istemez misiniz? Elbette ilgilenirsiniz. Öte yandan... Cemaatin herhangi bir üyesi değil de, cemaatin uzantısı olan bir medya kuruluşunda çalışıyorsanız. En azından bir 'habercilik refleksi' göstermez misiniz? "Kim yapıyor, nasıl söylüyor, niye yazıyor" diye düşünmez misiniz? Tabii ki normal bir haberci olaya böyle bakar. Peki nasıl oluyor da Samanyolu kanalındaki haberci arkadaşlarımız dizi bittikten bir hafta sonra böyle bir araştırmaya girişiyorlar? Tembel ya da fikirsiz oldukları için mi? Hayır! Onlar da sektördeki diğer meslektaşlarımız kadar çalışkan, zeki, dinamik, istekli insanlar. O halde... Belli ki ellerini tutan birileri var... Önce "O haberi görmeyin" diyen... Bir süre sonra da "Evet artık yapabilirsiniz" diye izin veren bir üst denetim mekanizması bulunuyor. Benim kısaca 'politbüro' diyeceğim bu üst denetim mekanizması, cemaatin işlerinin düzenli olmasını sağlıyor. O hiyerarşik yapı sayesinde artık holdingi andıran bu ' organizma'daki koordinasyon sağlanıyor. Ama aynı anda... Tam da bu 'politbüro' yüzünden, haberciliğin 'hızlı olmak', 'olayı tazeyken kamuoyuna sunmak' gibi önemli gerekleri yerine getirilemiyor. Yanılıyor muyum?
|