| |
|
|
Yaşasın Opera, Bale!
Bir hafta arayla Ankara Devlet Opera ve Bales i'nde iki harika akşam geçirdik. İlki, La Bayadere .. Bale.. Sevgilisini değil de, Raja'nın sunduğu kızını almak zorunda kalan soylu savaşçı Solor'un hazin öyküsü.. 19. yüzyılın tanınmış bestecilerinden, dönemin entelektüel çevrelerince halkın istediği "ısmarlama" müziği yaptığı için "niteliksiz besteci" diye mimlenen, Rus asıllı sanatçı Leon Minkus'a ait.. Enfes bir müzik.. Dinlemesi kolay ve keyifli.. Ünlü tasarımcı, moda tarihçisi Alexandre Vassiliev dekor ve kostümleri hazırlamış.. Hindistan bu kadar başarılı, hiç arabeske kaymadan, bu kadar abartısız nasıl yansıtılır? Orkestrayı her zamanki gibi Romen Şef Bujor Hoinic yönetiyor.. Dansçılar için söyleyecek bir söz var: Bu sahne, bu salon onlara dar.. Çok daha görkemlilerini hak ediyorlar.. Özellikle, Solor'da Bahri Gürcan unutulmaz bir performans sergiliyor. Sanem Ergüler ve Almula Özlem harikalar. La Bayadere aslında dört perde.. Ankara'da üç perde olarak sahneleniyor. Üçüncü perde, "Gölgeler Krallığı" tüm dünyada, Nureyev ve Margot Fonteyn'in yanı sıra dünyaca ünlü birçok sanatçı tarafından özgün bir bale eseri olarak sahnelenmiş.. Ankara'da da, 1977-78 sezonunda Meriç Sümen ve Oytun Turfanda dansetmişlerdi. İkinci akşam.. " Yaşasın Opera-Bale ".. Gerçekten.. Yaşasın opera, bale! 55. Sanat Yılı Özel Temsilini avuçlarımız yanana kadar alkışladık, gururlandık.. Her opera ve bale temsilinin ardından olduğu gibi, bu görkemli gecede de, bize bugünleri armağan eden büyük Atatürk'ü şükranla andık. Düşünün! O günleri gözünüzün önüne getirerek düşünün, 1934 yılını.. Yepyeni Cumhuriyet'in onca acısı, sıkıntısı içinde, "İran Şahı Rıza Pehlevi Ankara'ya geliyor" diye o zamanlar 27 yaşında olan Ahmet Adnan Saygun'a bir opera ısmarlıyor, Atatürk.. Konuyu kendisi seçip, librettoyu Münir Hayri Egeli'ye yazdırıyor. "Özsoy" operası.. Davetlisi olan bir Müslüman lidere, devrimleri, her alanda batılılaşmayı sergilerken, bir opera temsilini değil, bir "Türk Operası"nın temsilini programlıyor. Bu nasıl "büyük düşünmek"tir, akıl almaz! Gece, Carmina Burana'yla başladı. Aida, Zafer Sahnesi'yle bitti. Rossini'den Verdi'ye, Strauss'a, müzikallere, yerli bestecilere en ünlü aryalar ve baleler sahnelendi. Tosca'dan Cavaradossi'nin aryasını söyleyen tenor Yavuz Öztürk, İlkbahar Sesleri'ni seslendiren soprano Elvira Fatihova, Andrea Chenier'den Gerard'ın aryasıyla galiba ilk kez dinlediğim bariton Eralp Kıyıcı (bu ismin altını çizin) harikaydılar.. Gecenin sürprizi Saint-Saens'ın "Kuğunun Ölümü"yle sahne alan Kirov Balesi başdansçısı Uliana Lopatkina'dı. Sahnede gerçek bir kuğu vardı, sanki.. Uçmaya çalışan, kanat çırpan, çırpınan ve nihayet ölen, alabildiğine zarif bir kuğu.. serpilgogen@hotmail.com
|