kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Emre Akoz @ SABAH
Fax:
0212 354 36 19
 

Başbakan olsanız nasıl yönetirsiniz?

Basın medyaya dönüştükten sonra moda oldu: Okullar, özellikle de özel okullar kıdemli gazetecileri konuşma yapmaları için çağırıyorlar. Onlar da öğrencilere neler anlattıklarını, izlenimlerini filan birkaç gün sonra sütunlarına taşıyor.
Karşı değilim elbette bu uygulamaya. İyi oluyor, sıcak bir temas kuruluyor. Okul yönetimi ise... Hem öğrencilerine hareketli saatler yaşatmış oluyor, hem velilere "boş durmuyoruz, öğretim dışı etkinlikler de düzenliyoruz" mesajını veriyor, hem de okulun reklamını yapmış oluyor.
Tabii asıl sorulması gereken şu: Gazeteci öğrencilere ne anlatıyor? Mesleğine ve uzmanlığına ilişkin doğru, geçerli, makul bilgiler veriyorsa; ne alâ! Ama sanırım işin içine başka kaygılar da giriyor.


İşte bir örnek:
Kıdemli gazeteci bir özel okula gidiyor. Konu konuyu açıyor. Derken 13-14 yaşlarında bir öğrenci soruyor: "Türkiye'nin başbakanı siz olsaydınız, ülkeyi nasıl yönetirdiniz?"
Tecrübeli gazeteci, "Bu soruyu kendi kendine de çoğu kez sorduğu için" anında cevabı yapıştırıyor:
"Atatürk benim yerimde olsaydı ne düşünürdü, ne karar verirdi, ne yapardı? Bunu araştırır ve uygulamaya koyardım..."
Tabii bu cevap üzerine bir alkış kopuyor. Kıdemli gazeteci durumdan son derece memnun, "Bu ne harikulade bir şey" diye düşünüyor: "Atatürk'ün ölümünün üstünden 67 yıl geçmiş ama ülkenin onun fikir ve ilkeleri tarafından yönetilmesine öğrenciler coşkuyla katılıyor."


Buradaki tarihi çarpıtmayı ve popülizmi nasıl anlatmalı?
Önce tarihi gerçeklere bir bakalım.
1) Atatürk hiçbir zaman başbakan olmadı.
2) Atatürk'ün başbakanları arasında en önemlisi hiç kuşkusuz İsmet İnönü'ydü. İkisi sık sık kavga ederdi. Açın, anı kitaplarını okuyun: Gece sofrada bir karar alınır... Ertesi gün İnönü, "Paşam bunu uygulamak mümkün değil" diye karşısına dikilirdi. Bunun üzerine Atatürk, "Nasıl doğru biliyorsan öyle yap" derdi.
3) Atatürk, Celal Bayar'ı başbakan yaparken, "Hassas atamalara karışmayacaksın" demişti.
4) Atatürk döneminde demokrasi yoktu, tek parti rejimi vardı.
Hal böyleyken... Yani şartlar çok değişmişken... Atatürk'ün konumu ile bugünkü herhangi bir başbakanın konumu arasında nasıl bir paralellik kurulabilir?
Mesela Avrupa Birliği'ne girmeli mi, girmemeli mi? Atatürk'ün hangi ilke ve inkılabı bize yol gösterir? Günümüzün Kemalistleri bu konuda ikiye ayrılmış durumda değil mi? Kimi "Atatürk olsaydı girmezdi" derken, kimi "Kesinlikle girerdi" diyor. İki tarafın da makul gerekçeleri var.


Gelelim işin popülizm tarafına... Halk niye oy vererek belli bir partiyi iktidar yapıyor? Ülkeyi, programını uygulayarak yönetsin diye... Yani siyasetçi başbakan olduğunda belli bir fikri, bir hedefi, bir vizyonu zaten bulunuyor. Karşısına herhangi bir mesele çıktığında bu programa göre çözüm arıyor. Tabii bunu devletin çeşitli kurumlarına danışarak yapıyor.
Peki bizim kıdemli gazeteci başbakan olduğunda nasıl davranacakmış? Önüne bir sorun geldiğinde, "Atatürk olsaydı ne yapardı" diye araştıracakmış. Yani kendi fikri, hedefi, vizyonu yok! Adama "Orada ne işin var, sen git de yerine bir yakınçağ tarihçisi gelsin" demezler mi?
Hadi diyelim böyle yapacaksın: 'Hangi Atatürk'ü kendine örnek alacaksın?
Dönemin şartlarına göre birçok konuda fikir değiştirmiş bir liderdi Atatürk. Pragmatistti. Bir şeyin yürümeyeceğini gördüğünde vazgeçerdi. Buna karşılık bazı fikirlerini muhalefete rağmen sonuna dek direnerek yürürlüğe koymuştu. İdealistti.
Soru: Bu iki Atatürk'ten hangisini kendine rehber edineceksin?


Batı siyasetinde çok esaslı bir anı, otobiyografi ve biyografi geleneği vardır. Yönetime hazırlananlar bu kitapları okuyarak feyiz almaya, kendilerini yetiştirmeye çalışır.
Türkiye'nin siyasetçileri de elbette Atatürk'ü bilmek zorundadır. Ama iktidara geldikten sonra artık öğrenme dönemi biter, uygulama faslı başlar. Eğer bir başbakan, bizim kıdemli gazeteci gibi ikide bir "Durun kitaba bakayım" derse... Adamı evine gönderirler: "Çalış da gel!"
Velhasıl... Alkış almak için böyle demagoji yapılmasından vazgeçtim; bari öğrencilere hakikat anlatılsa!

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 'Gülen Holding' nasıl devam eder?   / 09-01-2005
 Hocaefendi'den sonra neler olur?   / 08-01-2005
 Meclis İç Tüzüğü sorunlu   / 07-01-2005
 Edebiyatın reklamı   / 06-01-2005
 Magazin testi nasıl olur?   / 05-01-2005
 Süzgeç kafa   / 04-01-2005
 Ölümün soluğu   / 03-01-2005
 En zeki felsefeci   / 02-01-2005
 Başkanlık sistemi   / 01-01-2005
 Şirket hediyeleri   / 31-12-2004
MEHMET BARLAS
Gazetecinin rakibi diğer gazetecilerdir..
Bir gazetede...
EMRE AKÖZ
Başbakan olsanız nasıl yönetirsiniz?
Basın medyaya...
YAVUZ BAYDAR
Bir internet yanıltması
Sanal alem tuzaklarla dolu.
SAVAŞ AY
Genç senarist genç yönetmen olurken!..
Tayfun...
Vey-Cell kapsadı
Vey-Cell kapsadı
Beşiktaş, Efes Cup'ta Hollanda'nın vasat ekibi Vitesse önünde 2 kez...
Ver Carew'i al Boskovic'i
Ver Carew'i al Boskovic'i
Beşiktaş'a Fransız kulübü PSG'den sürpriz teklif... Siyah-beyazlı...
CHP'de bir ilk daha yaşandı
Baykal, "şeref ve onur meselesi" diye uyardı, CHP Parti Meclisi bir...
Sarıgül: Lütfen faullü dövüşmeyin
CHP Genel Başkanlığı'na aday olan Şişli Belediye Başkanı...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu